İlhan Selçuk'un iki büyük hatası
Cumhuriyet gazetesi yazarı İlhan Selçuk’un geçen haftaki yazısı insan haklarını konu alırken İslam’a ve Atatürk’e olumsuz rol yüklüyordu.
Nasıl yani diyenleri duyar gibiyim.
Hemen anlatayım.
Daha doğrusu Selçuk’un yazısının ilgili kısmını bilginize sunarsam siz zaten anlayacaksınız.
“Aydınlanma, insanların özgürlüğü ve eşitliğini sağlayan insanlık devrimidir; ama bugün bile İslam coğrafyasında geçerli değildir...
İlhan Selçuk’un yazı konusu insan hakları. Dolayısı ile insan hakkının kökeninden söz ediyor ve yukarıdaki tespitte bulunuyor. Bu tespitte bir sıkıntı yok. Gerçekten de İslam dünyasının insan haklarını demokrasiyi benimsemiş ülkelerdeki gibi anlayıp yorumlayan yok. Mesele yazının devamında.
Okuyalım.
“Kur’an-ı Kerim’de kadın erkek eşitliği var mı?
Kur’an okuyan bu sorunun yanıtını bilir..
Yok..
Bu durumda İnsan Hakları Bildirisi daha 1’inci maddesinde Kur’an-ı Kerim’e ters düşmüyor mu?”
İnsan Hakları Bildirgesi’nin ilk maddesini “İnsanlar hukuksal olarak doğuştan özgür ve eştirler” diye yazan Selçuk’un Kur’an’a karşı suçlaması doğru değil elbette.
Selçuk, yukarıdaki cümleleriyle Kur’an’ın yetersizliğini öne çıkararak, eşitsizliği öncelediğini, dolayısı ile de insan aklının gerisinde kaldığını vurgulamaktadır.
Doğrusu bu Kur’an’a en büyük haksızlıktır.
Her şeyden evvel Kur’an yaratıcı olarak tanımladığı Allah, tüm insanları toplumsal alanda yaşayış bakımından özgür yaratmadım demediği gibi tam tersine, insanın “bir dişi ve erkekten” meydana geldiğini söyledikten sonra, yeryüzünü rızık ile donattığını, bunu da temelde tüm yaratılanlara eşit verdiğini ancak çalışanların daha fazlasına sahip olacağını söylemektedir. Dahası yaratıcı olmasına rağmen Allah, din olarak İslam’ı gönderdiğini, ancak kendi yarattıklarının yine kendisine inanıp inanmada serbest olacakları iradi donanımı mümkün kıldığını belirterek bırakın insan haklarını, olabilecek en uç özgürlüğü kadın erkek tüm insanlara tanımaktadır. Kimsenin dinde zorlanamayacağını söylemesi ise yaratıcı hoşgörüsünün, özgürlük verisinin ne kadar kapsamlı olduğunu göstermektedir. Pek çok ayette ise dişi veya erkek her insanın doğuştan suçsuz/masum olduğunu söyleyerek, imanın sahibinin takvası ile öne geçebileceğini belirtmektedir. Allah bu ayetleri ile insan hakları evrensel beyannamesinin insanlara vermediği, masumiyeti verdikten sonra en temel hak olan yaşama hakkının varlığını, bu yönüyle de tüm insanların eşit yaratıldığını gayet açık ve net olarak belirtmektedir. Elbette bu eşitlik ne fiziki ve ne de genetik eşitliktir. Bu verili hakların, yaratılışın eşitliğidir-özgürlüğüdür.
İnsan Hakları denilen haklar Allah’ın tanıdığı sınırları aşamadığı gibi, onun içinde küçük bir alan olarak kalıyor. Düşünenler için Allah’ın verdikleri bin kat daha fazladır.
İlhan Selçuk’un ikinci ve oldukça ağır bir ithamı Atatürk’e yapmış.
“Atatürk Türkiyesi, İslam’da büyük bir devrim gerçekleştirerek Kur’an’ı Kerim’in kimi ayet ve sureleri yerine insan haklarının olmazsa olmaz kurallarını benimsedi.”
İlhan Selçuk kusura bakmasın. Atatürk İslam’da devrim yapmadı. İslam’ın hiçbir ayetini değiştirmedi. Hiçbir hadisi tersine yazdırmadı. İslam bir dindir ve dinde devrim yapılmaz. Yapıldığı gerçek olursa bu takdirde ortada din kalmaz. Çünkü devrim, öteden beri sürüp geleni ortadan kaldırarak yerine başkasını koyma demektir. Tarih boyunca sürüp gelen İslam’ın yerine ne konulursa konulsun, yenisi bildiğimiz İslam olamaz; o artık başka bir şey olur ki, bunun adına deformasyon denir. Atatürk’ü din karşıtı olarak suçlamak isteyenler de bu gerekçeyi öne sürüyorlar, laikliği savunmak isteyenler de. Atatürk, siyasal sistemde değişim yapmış, Kur’an’ı herkes anlasın diye de Türk diliyle yazılmasını/çevrisini yaptırmıştır.