İktisat ve dinde ayrışmalar

Şu zamanda çok tartışılan iki mesele: İktisat ve din.

“İktisat” meselesi... Reis beyimiz, Saray bakanlarını toplayıp üç saat, üç buçuk saat muhavere ettikten sonra, Saray’ın baş danışmanların hazırladığı pembe ufuklar nutkunu atıyor. Sizi ilgilendiren nutuk sonunda müjde kabilinden bal damlattığı sözleri. Ballı sözler bazen nutuk arasına da karıştırılıyor ki, “müjde bekleyenler” nutkun tamamını dinlesinler. Propaganda Bakanlığımız bu hususta çok usta. Bütün haber kanalları “zenginliğimizin” anlatıla anlatıla bitirilemediği Reis Beyimizin nutkunu vermekle mükelleflerler. Nutku dinlerken “Biz neymişiz be!” diyorsunuz, bir heyecan sarmalıyla gaşyoluyorsunuz ama, sonra kendinize geldiğinizde, gerçekler beyninize üşüşüyor ve yeise düşüyorsunuz.

“Din” meselesi... “Medrese dini” mi yoksa “Kur’ân-ı Hakîm” dini mi, diye sorgulatan döneme girdik. Bunda “Laiklik” deyip dinin de insan haklarının da içini boşaltan kesimin vurdumduymazlığı, inançları sorgulaması ötesinde dudak bükmesi bizi ister istemez, din olsa da olur olmazsa da olur diyenlerle, “din”, köhne medrese eğitiminden geçen tarikatlarda, cemaatlerde, zırcahil şıhların/şeyhlerin/şeflerin ağzından çıkan söz demek diyenler safına götürmüştür.

Bugün kitap günümüz. İki kitap üzerinde duracağım. Biri iktisat, diğeri din bağlantılı. İkisi de Libra Yayınları’ndan çıktı. Libra’nın başında ünlü araştırıcı yazarımız Rıfat Bali olunca, kitapların kıymetinde tereddüt etmiyorsunuz.

Birinci kitap Erdal Bilgiç’in, “Sanayi Planları ve Sovyet Kredisi” (165 s.), ikinci kitap Ercüment Berk’in, “Türk Aydınının Devlet-Din Anlayışı (1945-1960)” (451 s.)

Erdal Bilgiç’in, “Sanayi Planları ve Sovyet Kredisi”nin “İçindekiler”ine bakacağız. “İçindekiler” iki bölüm.

Birinci bölüm: Pilavın Değil Planın Gerekli Olduğu Yıllar: A. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı Üzerindeki Tartışmalar /B. İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı'nın Hazırlanması ve Gerçekleşememesi / C. Birinci ve İkinci Beş Yıllık Sanayi Planlarının Karşılaştırılması. İkinci Bölüm: Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ve Sovyetler Birliği'nin Katkıları: A. Büyük Buhran ve Türkiye Ekonomisinde Devletçiliğe Giden Yol / B. İnönü Hükümeti Arayış İçerisinde / C. Sovyet Uzmanlar Türkiye'ye Geliyor / D. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı Uygulanırken / E. Sümerbank ve Türkstroy Ortaklığında Kayseri ve Nazilli Dokuma Fabrikalarının Kuruluşu / F. Sekiz Milyon Dolarlık Kredinin Kullanımına Talip Olan Diğer Kurumlar / G. Kayseri ve Nazilli Fabrikalarının Maliyetleri / H. Kayseri ve Nazilli Fabrikaları Kurulduktan Sonra / I. Sekiz Milyon Dolarlık Kredinin Geri Ödenmesi.

Zamanımızda, ekonomimizi nasıl düzeltebiliriz, diye kafa yoranlar, peşin hükümsüz, geçmişe bir bakmalılar.

Erdal Bilgiç’in, “Sanayi Planları ve Sovyet Kredisi”, ABD ve Sovyetler Birliği’nden uzmanlar davet edilmesini, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın, Sovyetler Birliği’nden sağlanan sekiz milyon dolar kredinin yerli yerince kullanılması, özellikle

Türkiye’nin tarım üreticilerini harekete geçirmesi, İkinci Sanayi Planı’nın hazırlanması, İkinci Dünya Savaşı yüzünden kaynakların millî savunma harcamalarına kaydırılması zorunda kalınması ele alıyor.

Hafızalarını tazelemeyenler ileriyi göremezler.

***

Ercüment Berk’in, “Türk Aydınının Devlet-Din Anlayışı (1945-1960), tartışmalı dönemden, arayış dönemine geçişi ele alıyor.

“İçindekiler”den seçtiğimiz başlıklar bize bir fikir verecektir:

Birinci Bölüm: “Hür Dünya” Saflarında Türkiye / Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye / Yeni Dünya Düzeni, Türkiye ve Antikomünizm / Kültürel Alanda Politikalardan “Politikasızlığa” Geçiş / Gündelik Hayatta Popüler Kültür ve Amerikan Etkisi / Üniversite ve Sosyal Bilimlerde Anglosakson Etkisi / Türkiye'de İdeolojik Dönüşüm ve Antikomünizm. İkinci Bölüm: Yeni Dünya Düzeni, Batılılaşma ve Kemalizm / II. Dünya Savaşı'ndan Sonra Modernleşme-Batılılaşma Kavramlarının Yorumlanması / Tanzimat'tan II. Dünya Savaşı'na Batılılaşma Anlayışı / II. Dünya Savaşı Sonrası Dönemde (1945-1960) Batılılaşma Anlayışı / Milliyetçilik ekseninde Batıcılık anlayışı / II. Dünya Savaşı'ndan Sonra Kemalizm Eleştirisi (1945-1960). Üçüncü Bölüm: Dönemin Türk Aydınına Göre Dinin Toplumsal Boyutu: Toplum ve Din / Kadın ve Din /Ahlak ve Din / İlerleme ve Din / Bilim ve Din /Dini Yaşayış. Dördüncü Bölüm: Dönemin Türk Aydınının Devlet-Din Anlayışı: Kopuş mu Süreklilik mi? / Laiklik / Diyanet İşleri Başkanlığı Meselesi / Din Eğitimi / Alevilik / Dinde Reform / Türkçe Ezan ve Kur’an Meselesi / İrtica / Komünizm ve Din.

Ercüment Berk, “Türk Aydınının Devlet-Din Anlayışı (1945-1960)’nın “Giriş”inde, çalışmasının ana unsurları üzerinde duruyor:

“Araştırmamızın temel varsayımı; çok partili siyasi haya­ta geçişin yaşandığı 1940'lı yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye'de yaşanmaya başlayan dönüşümle birlikte iktidarın laiklik ve din anlayışındaki değişimle beraber, dönemin ay­dınlarının da din-devlet, laiklik ve din-toplum anlayışlarında bir değişim ve dönüşümün gerçekleştiğidir. Bu tarihten önce resmî ideoloji şemsiyesi altında belirgin bir ayrışmaya girmeyen Kemalist, muhafazakâr ve İslamcı kesimin temsilcileri olarak kabul edilen aydınlar, bu dönemle birlikte din karşısındaki ko­numlarını belirginleştirerek bir ayrışmaya girmişlerdir. Diğer yandan mevcut uluslararası konjonktür çerçevesinde Türkiye'de esen antikomünizm rüzgârı altında bu dönemde Türk milli­yetçiliğinin İslamcılıkla karşılıklı müttefik olma çabalarının başladığı ve her iki grubun da antikomünist duruşları altında kendilerinin ve söylemlerinin meşruiyetlerini kazanmaya çaba­ladıkları görülmektedir. Daha önce aynı çatı altında rahatlıkla bulunabilen her kesimden aydın, bu dönemdeki dönüşümle bir­likte geçmişlerini unuturcasına laiklik ve din karşısındaki po­zisyonları ekseninde ayrı kamplara ayrılmaya başlamışlardır. Söz konusu dönemde CHP iktidarından bir grup siyasetçinin yanı sıra dönemin aydınlarının bir bölümü de fonksiyonalist yaklaşımla, ‘komünizm tehlikesine’ karşı dinin kullanılmasını savunmuşlardır.”

Yazar, “Sonuç”ta geniş tahlile giriyor:

“Meşrutiyet Döneminde aydınlar farklı düşünce çevrelerin­de yayınlanan mecmualar etrafında toplandıkları için o döne­min aydınlarını kesin çizgilerle Batıcı, Türkçü ve İslamcı aydın olarak gruplandırmak mümkündür. Bu şekilde farklı kollara ayrılmış olsalar da sonuçta hepsinin birleştiği gaye, Osmanlı Devleti'ni geriye doğru gidişten kurtarmak olmuştur. Ancak II. Dünya Savaşı sonrası çok partili döneme geçilmesiyle birlikte dönemin aydınlarının Meşrutiyet dönemindekine benzer şekilde sınırları keskin çizgilerle belirlenmiş kollara ayrıldığını söy­lemek pek mümkün değildir. Bu dönemin milliyetçilik anlayışı, II. Meşrutiyet Dönemi Türkçülerinin milliyetçilik anlayışından farklı olduğu gibi Tek Parti döneminde Atatürk önderliğinde başlatılan millileştirme-Türkleştirme politikaları kapsamındaki milliyetçilik anlayışından da farklıdır. Ancak çok partili döne­me geçişle birlikte ve devam eden yıllarda milliyetçilik, Kemalizm'in elinden muhafa­zakârlığa doğru çekilmeye çalışılmış; milliyetçilik, Türklüğün İslam öncesi dil ve kültür birikiminin etkisinden arındırıla­rak, maneviyatçı, mukaddesatçı ve muhafazakâr bir çizgide tekrar yorumlanmıştır. Bu dönemle birlikte bir milliyetçiden ister istemez muhafazakâr olması beklenmiştir. Bu durum en açık şekilde Meşrutiyet dönemi ve Erken Cumhuriyet dönemi­nin Türkçü dergisi Türk Yurdu'nun, bu dönemde 1950'li yılla­rın ortasından itibaren o eski Türkçü mahiyetinden sıyrılarak muhafazakâr-milliyetçi bir yönelimle tekrar yayınlanmasında görülmüştür.” (s. 421-422)

Yeri geldikçe “Türk Aydınının Devlet-Din Anlayışı (1945-1960) üzerinde duracağız.

Yazarın Diğer Yazıları