İktidarın büyük yalanı
İktidar, ortakları ve medyasına göre Türkiye''de siyasal muhalefet yok, hainler ve düşmanlar var. Adamlar tüm mesaisini bu tez üzerine kurup siyaset üretiyor.
Akşener Fetöcü.
Kılıçdaroğlu PKK/PYD''ci ve ABD''ci.
Deva ve Gelecek hainlerin önde gideni.
Saadet ve Demokrat Parti de bunların değirmenine su taşıyan öteki hainler.
Bir tek iktidardaki AKP ile onlara destek veren MHP, BBP ve yandan çarklı Vatan Partisi yerli ve millî. Gerisi az önce belirtiğimiz gibi hainler.
Cumhur İttifakı''nın bakışından Türkiye''nin siyasal manzarası bu. İktidar ve avaneleri, siyaseti kotarmak ve gücü sürdürmek için yarattıkları bu büyük yalanın arkasına sığınarak siyaset üretiyor.
Beka dedikleri, milliyetçilik olarak niteledikleri büyük yalanı, çoğu kere, muhalefetin kimi siyasal davranışlarına dayandırıyorlar.
Örneğin Kılıçdaroğlu, "Libya''da ne işimiz var" demiş.
Akşener, suçlu olmadığı halde KHK gerekçe gösterilerek haksız, hukuksuz mağduriyeti eleştirmiş.
Davutoğlu, partisinin ilkelerinden saptığını düşünmüş ve ayrılmış.
Babacan, iktidarın amacından saptığını söylemiş.
Türk siyasal tarihi açısından bu durum tam anlamıyla bir feraset kilitlenmesi ve siyasi çürümedir. Bir ülkede (Türkiye veya başkası), muhalefetle iktidar aynı siyasi görüşte olmadıkları için ''muhalefet'' diye bir kurum vardır. Her ikisi de aynı görüşte olsalar birbirlerine neden muhalif olsunlar? Kaldı ki dünyanın neresinde bir siyasal iktidar varsa onun karşısında olan birileri de her zaman vardır.
İnsanın çok olduğu yerde tek görüş tek düşünce ve tek anlayış yoktur.
Aynı dinde onlarca mezhep vardır.
Aynı partide, farklı çıkar grupları ve alt gruplar vardır.
Aynı ailede herkes her konuda birbirinin fotokopisi gibi aynı görüşü benimsemez.
Bizde, "hain üretme" mekanizması gibi siyasal propaganda üretip yayan iktidar ve avaneleri, padişahlıklardaki iktidar muhaliflerini de hain olarak kabul ediyor. Tarihi böyle yorumlamak, bal gibi çarpıtmaktır. Bu mantık bilimsel mantık değildir. Örneğin II. Abdülhamid''i devirenler hain midir, muhalif midir? Hain iseler, vatanı her cephede niye savunup, çoğu şehit oldu?
Şu anda iktidardakiler, "diklenmedik, dik durduk" diyerek milliyetçilik söylemlerine sığınıyor. Hangi milliyetçi fikir, kendi milletini karpuz gibi ikiye bölüyor?
Tam tersine milliyetçilik, bütünleşmeci, birleştirici bir düşüncedir.
İktidardakiler kendilerine "muhafazakâr-dindar" diyor. Bu kimliği hak edebilmek için, kavramların içeriğine uygun davranmak gerekmiyor mu? -Bırakın İslam''ı- hangi din, müminlerini bölüyor ve yarısını hain, kalan yarısını da Hak yolunda diye ayırıyor?
Hiçbiri.
Müslümanlık/İslamiyet ise herkesin, "Allah''ın ipine" sımsıkı bağlanmayı amaç edinmiş bir din. Buna rağmen, toplumun yarısının bağlı olduğu (şimdilerde yarıyı geçiyor) bir siyasal toplumu, hainlerin peşindeymiş gibi göstermek, ne dine, ne de milliyetçiliğe sığar.
Siyasi ahlaka da sığmaz.
Bu yöntem, "diklenme" söylemine de uymaz. Diklenen kimselerin en önemli özelliği, meydan okumama iradesidir. Bel altı siyaseti, yalan, kurgu, ahlaksız iftira ile "diklenme" arasında tamı tamına bir zıtlık vardır, benzerlik ve uyuşma yoktur.
Kaçak güreşme diklenme değildir.
Kaçınmadır. Çekincedir.
Dünyanın bütün ülkelerinde olduğu gibi Türkiye''de de muhalefetin tümü hain değildir. Lakin iktidarda da, muhalefette de hainlik edenler olabilir. Nitekim casuslar, katıksız yandaşlar böyle adlandırılabilir.
Örneğin, Türkiye''nin çıkarlarını NATO''da gören biri, amaç olarak düşmana hizmet etme gayesinde değilse ve stratejik olarak bunun böyle olması gerektiğine inanıyorsa hain sayılmaz. Aynı durum şimdilerde Avrasyacılar ve Çin yanlısı siyaset önerenler için de geçerli. Bir de benim gibi hepsini temelde reddedip, özümüzle var olmamız gerektiğine inananlar var. Büyük güçlerle ilişkimizin anlık stratejimizle ilişkili olarak yine geçici olması gerektiğine inananlar, temelde Türkiye''nin bağımsızlığını istemektedir.
AKP iktidarlarının geliştirdiği "muhalefet hain" şeklindeki "büyük yalan", medyası ve trolleriyle sürdürülse de kendileriyle birlikte son bulacak.
Normalleşeceğiz inşallah.