İktidar terör karşısında niye başarısız?
Karamsarlık yaratarak toplumsal korkuya neden olmak niyetinde değilim, ama siyasal bir karmaşaya doğru hızla ilerliyoruz. 6-7 yıl evvel durma noktasına kadar gerileyen terörün, son 6 yılda bırakınız gerilemeyi, siyasi alanda kendine sempatizanlar kazanarak partileşme sürecinde büyük bir koridor açarak meşruiyet alanına girmesi, içinde bulunduğumuz durumun en önemli açmazını oluşturuyor. Ve aynı zamanda bu en kritik sorunsalın yeni bir şekil alarak geçmişe göre Türkiye’nin önüne çok daha büyük dertler açacağını söylüyor. Demek ki terör, sadece siyasal meşruiyet alanı TBMM’de değil, aynı zamanda her türlü toplumsal alanda siyasi propagandasını keyifle yapabilecek. Demek ki bundan sonra PKK terör grupları yolcu otobüslerini durdurup, siyasal propaganda yapmaya gerek duymayacak.
Az şey mi?
AKP’nin AB adına böyle bir “demokratik açılımı” kendilerine bahşettikten sonra bir de bölücülüğü “Kürt realitesi” olarak tanımlaması öyle sanıyoruz ki PKK’nın siyasal kazanımlarına önemli bir katkı sağlamıştır.
Nitekim işte seçimler geliyor. Seçimlerde yurdun bütün kamusal alanları aleni propagandaya açıktır. PKK terör örgütüdür diyemeyenler “gerillanın” yanında olmayı sürdüreceklerdir.
Bu açılım, terörle mücadele meselesinde Türkiye’yi yöneten siyasetin surlarda bir değil onlarca gedik açtırdığını, bu gediklerden içeri istenmeyen düşmanlıkların sızarak, ulusal vatanın bütün sathına yayılmakta olduğunu gösteriyor.
Yeniçağ gazetesinin vurguladığı gibi bir süre önce Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “muhatap almam” diyerek görmezden geldiği Barzani ve Talabani’yi muhatap alır duruma gelerek “çapulcu” diye küçümsedikleriyle pazarlık etmesi AKP’nin PKK konusunda ikinci gerileyişinin açık delilidir.
Demek ki Türkiye son birkaç yıldır, Irak dış politikasında milim ilerleme sağlayamadığı gibi, politik kayıplar da söz konusudur.
Üçüncüsü de var mı?
Evet var!
Türkiye, sınırları dışından da kuşatılarak baskı altına alınmaktadır. Özellikle girmeye çalıştığı ve “değerlerini karşılıksız paylaşma” andı içtiği AB ülkelerinde yuvalanan bölücü örgütünden sürekli haksız ithamlarına maruz kalmaktadır.
Önceki akşam haber bültenlerini izleyenler, Türkiye topraklarının önemli bir kısmını Kuzey Irak’ın bir parçası ve uzantısı sayan haritaları görerek şaşırdı. Pek çok haber merkezinin de vurguladığı gibi bu haritalar Kuzey Irak standında asılmıştı. İşin garip yanı böyle bir olayın AKP hükümetinin “muhatap almam” dediği Barzani ile görüşme yaptığı sırada meydana gelmesiydi.
Tüm bunlar olurken geçtiğimiz hafta içinde Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşma meselenin üstüne tuz biber ekti.
Erdoğan, PKK’yı kastederek “Onları bazıları gibi düşman görmüyoruz; suçlu olarak görüyoruz. Demokrasinin gereği bu...” dedi.
Demek ki Türkiye’yi yöneten iktidar açısından terör örgütü düşman değil, normal durumlarda görüldüğü gibi mesela simit çalan adam gibi sadece adi bir suçlu.
Terörist düşman olmayıp da hapiste yatan sıradan kader kurbanları gibi adi bir suçlu olarak tanımlandı mı onlara karşı yaklaşım da elbette değişir.
Başbakan’a sormak lazım: Canlı bombalarla suçsuz günahsız, işinde gücünde olan sade insanları suçsuz yere topluca katletmek, ülkenin toprak bütünlüğünü yayımladığı haritalarla açıkça tehdit etmek ve Türk devletine ağır saldırılarda bulunmak düşmanlık değilse, düşmanlık nedir ve kimler düşmandır?
6 yıldır iktidarda bulunan AKP’nin terör konusunda gerilemesinin ve politik başarısızlığının temelinde işte bu sapkın bakış vardır.
NOT: Azerbaycan seçimlerini takip ettiği sırada ani bir kalp kriziyle hayatını kaybeden İrfan Ülkü Bey’e Allah’tan rahmet, kederli ailesine, camiamıza sabır ve başsağlığı dilerim.