İhaneti görebildiniz mi?

Hatırladınız mı? Fransa'da bomba patlayınca hayat durmuştu... Öncelik Fransa'ydı. Teröristlerin hak ve hukuku değil... Polisin yaptıkları karşısında ülkede tek bir aykırı ses çıkmamıştı... Herkes devletin yanındaydı.

Bir de Türkiye'ye bak...

Adamlar, belediyenin araçlarını kullanarak Kürdistan kurmak iddiasıyla hendekler kazıyor ve bir ilçeyi silah deposu haline getiriyor, asker ve polisi şehit ediyor, Türkiye'dekiler "hendekler böyle mi kaldırılmalı, acaba teröristlerle pazarlığı nasıl yapmalı" diye tartışıyor..

"Ülkenin bölünmesini tartışalım. Bunda ne var" diyen milletvekilimiz bile var.

Bir başkası Türkiye'yi AB'ye şikayet ediyor...

"Kürtleri öldürüyorlar" diye...

Ve en son noktayı Türkiye'den maaş alan, parlamentoda birkaç grup kuracak sayıya ulaşmış HDP Eş Başkanı Demirtaş yapıyor: "Korkunun ecele faydası yok. Artık önümüzdeki yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak. Kürdistan kendi küllerinden yeniden doğuyor."

Adam daha ne desin. Açıkça söylüyor. "Kürdistan kurulacak" ülkeyi böleceğiz diye...

Sadece söylese iyi. Bir de savaşıyor. Bu savaşın siyasetini yürütüyor.

Türkiye'yi yönetenlerin gözünü ideolojik akıl yıllarca kör etmişti... Kendilerine her ne söylediysek dinletemedik. Her ne yaptıysak sözümüz geçmedi.

Onlara göre biz yanlış düşünüyorduk ve güvenlikçiydik, bu politikalar işe yaramazdı. Kendileri, güvenlikçi politikalar yerine siyasetin ince lisanını kullanacak ve terörü bitireceklerdi.

Lakin bitiremediler.

Niye?

Çünkü, terörizmin amacı bellidir: Kürdistan'ı kurmaktır. İdeali yüksektir. Niyeti kesindir. Kaldı ki dünyanın içinde bulunduğu siyasal gidişat da amaçlarına hizmet etmektedir.

Onlara göre Kemalist devlet, güvenlikçi yaklaşarak asıl gerçekliği yok saymaktaydı. Hâlbuki onlar işin aslını çok iyi bilmekteydiler.

İslamcı ideolojinin sahipleri, zihinlerine yüklenen ideolojinin yönettiği akılla, kimi liberal yazarları da yedeklerine alarak, Cumhuriyetin tersyüz ettiği gerçeği meydanlarda haykıracaklar, sorunun nasıl çözüldüğünü akılları sıra herkese gösterecekler ve böylece cumhuriyetçilerin tarih önünde yenilgisinin tadına varacaklardı. Aynı zamanda da haklılıklarını ispatlayacaklardı.

"Terör sorunu yok, Kürt sorunu var"; diye Diyarbakır meydanında haykırdılar.

Sonra?

Sonrası geldikleri yer işte tam da geldiğimiz malum durum... Hendek siyasetine geldik. Selahattin Demirtaş yüksek sesle haykırıyor: "Davutoğlu, madem siyasi çözüm istiyorsun al reisini gel/git bakalım Cizre'ye, Sur'a. Bazıları zannediyor ki Ankara'da müzakereye açık bir hükümet var, birileri de hendek kazmış barikat kurmuş. Yok böyle bir şey. Korkunun ecele faydası yok. Artık önümüzdeki yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak."

Siz buradaki "yüz yıl" lafını bir tarafa koyunuz ve cümleyi şöyle okuyunuz: "Korkunun ecele faydası yok. Artık önümüzdeki yıllarda bir Kürdistan gerçeği olacak."

Bu durum ta 1829'larda başlayan Babanzade isyanlarından bu tarafa Batı'nın özenle kaşıyıp önümüze koyduğu tarihî bir gerçektir. Bu ne salt terör, ne de salt Kürt gerçeğidir. Bu tam anlamıyla açıkça bir Türkiye'yi bölme gerçeğidir. Türkiye'yi yönetenler, bölünme gerçekliğine karşı bir eylem planı yerine, daha çok devletle, sistemle hesaplaşma üzerinden meseleye yaklaştılar. Ve yanıldıklarını kazılan hendekler, yakılan cami ve hastaneler ve en son olarak da HDP'ye yaptıkları çağrının ardından verilen, Demirtaş'ın "Kürdistan kurulacak" cümlesiyle açıkça gördüler.

Böylece gele gele en sonunda kaçıncı kere ihaneti gördük...

Ama bitmedi...

Her şeye rağmen askerimizin ve polisimizin yanındayız...

Kaç kere yendik. Bu sefer de ihaneti yeneceğimizden eminiz...

Yazarın Diğer Yazıları