'İfadenizi yadırgadım'
Aşağıdaki mektup Zeynep Uluant'tan.
"Arslan Bey merhaba, 'Eski Medeniyetlerden Ne Öğrenebiliriz?' başlıklı yazınızda çok sevdiğim ve saydığım, baba dostum, eşimin büyük dayısı merhum Ekrem Hakkı Ayverdi'den bahsettiğinizi gördüm. O benim aynı zamanda Ekrem Amcam ve babamın tabiriyle de Bolu Beyidir.
Doğrusu itiraf etmeliyim ki ifadenizi biraz yadırgadım. Fikirlerine katılmak mecburiyetinde değilsiniz. Yazılarında birçok insana ters ya da katı gelebilecek ifadeler olabilir, normaldir. Osmanlı'yı ve onun eserlerini ön planda tutması ondan evvelini inkâr anlamına gelmez. Bugün iktidarda olanların çakma Osmanlı sevdası ve bilgisizlikleri, milliyetçi kesimde, kanaatimce, maalesef yanlış bir reaksiyona sebep olmakta.
Ekrem Hakkı Ayverdi, ellili yaşlarda profesyonel hayatı bırakıp kendini memleketine hizmete adamıştı. İlerleyen yaşına, demir perde ülkelerinin çıkardığı zorluklara rağmen Balkan ülkelerini kendi imkânlarıyla karış karış dolaşarak Osmanlı eserlerinin envanterini çıkardı. Aksi takdirde Bosna savaşında yerle bir edilen eserlerin ihya edilme imkânı olamayacaktı. Kendisinin rahmetle anılması için sadece bu hizmeti yeter, varsın Ziya Gökalp'i tenkit etsin. Çocuklarımı Ziya Gökalp'in şiirleriyle büyüttüm ama Ekrem Amca gibi bir Osmanlı muhibbinin bu konudaki fikirlerine de saygı duyarım.
İktibas yaptığınız makalesini okudum. Alıntıladığınız kısım aslında kendisinin eski medeniyetlere asla düşman olmadığının ama atalarımıza âit eserlere onlara verilen değerin birazının bile verilmediğini söylüyor. Üstelik Türklerin Anadolu topraklarındaki hâkimiyetlerinden beri bu antik medeniyetlerden kalan eserlere katiyen zarar vermediklerini de belirtiyor. Son derece de haklı. Hâlbuki Osmanlı'nın çekildiği topraklarda bıraktığı eserlerin nasıl haince imha edildiğini ve kaçta kaçının ayakta kalabildiğini eğer o cilt cilt kitaplarının önsözüne bakarsanız görebilirsiniz. Hâlbuki biz ne yapıyoruz? Hâlâ turist çekmek bahanesiyle Selçuk değil Efes diyoruz. Ama Türk düşmanlığında taviz vermeyen Yunanistan, otoyollarında İstanbul istikametini Konstantinopolis olarak gösteriyor. Canlı şahidiyim. Kıbrıs'ın kuzeyini de kanlar akan haritayla bizi katil yerine koyan tabelalarla yol kenarlarında sürücülerin gözüne âdetâ sokuyorlar. Siz Türkçe konusunda hassassınız, Ekrem Hakkı Ayverdi'nin bence o tarafına da değinmeliydiniz.
Gelelim İran ve Pers medeniyeti konusundaki fikirlerine... Yalan mı? İran, biz Türkler için tarih boyunca bir çıbanbaşı olmuştur. Bugün de Azeri Türk'ü kardeşlerimizin haklı dâvâsında Ermenistan'ın yanında yer alarak bu hükmü doğrulamadılar mı?
Sâmiha Ayverdi henüz çocuk yaşlardayken, ağabeyiyle birlikte Halide Edip'in Sultanahmet'te yaptığı o müthiş konuşmayı dinleyenler arasındaydı. O gün dağıtılan orijinal metin bize intikal eden kitaplar arasında durmaktadır. Millî hisleri o derece coşkulu idi ki genç Ekrem işgal altındaki İstanbul'da bir lokantada İngiliz askerlerinin astığı İngiliz bayrağını kibritle ateşe vermişti. Kanaatimce asıl kaale alınması ve zikredilmesi gereken bu noktalardır.
Son olarak şunu da belirtmeliyim ki, Ayverdi kardeşlerin kurduğu ve merkez üssü dediğiniz Kubbealtı Vakfı ki, siz de çok iyi tanırsınız ve bilirsiniz, bu sene hizmette ellinci yılını doldurmuş kültür ve sanat sahasında seviyeli faaliyetlere imza atmış bir ocaktır. İşte Kubbealtı çatısı altında Türk'ün diline de medeniyetine de sahip çıkılmasını bu millî hassasiyet sağlamıştır. İkisine de rahmet olsun..."
Zeynep Uluant, ünlü gazeteci-yazarımız Ergun Göze'nin kızı. Annesi Türk kültürüne büyük hizmet veren yazar Hicran Göze'dir. Kendisi de kültür hayatında faaldir. (Oğuz Çetinoğlu'nun Zeynep Hanım'la röportajını girip okuyabilirsiniz.)