Hilâfeti kim kaldırttı?(2)
Siyasî İslâmcılığın Türkiye’de peşin kabulleri vardır: “Mustafa Kemal tu kaka!” Senin padişahınla Mustafa Kemal’in yetişme tarzları arasında zerre kadar fark yoktur. Hatta senin padişahların Mustafa Kemal’e göre daha Batıcıdır ve Batıdan gelen her şeyi ilk uygulayanlardır. “Mustafa Kemal diktatör!” diyelim’85 Ya padişahın? Diktatör değil mi? Din meselesinde bazı arızalardan bahsedebilirsin. Belge gösterebilirsin. Bunları tartışabilirsin. Bir şey diyemem. Ama yekten “Mustafa Kemal’e hilafeti İngilizler kaldırttı” diye ortaya çıkarsan söyleyecek sözümüz vardır.
Dün yazmıştım. İlâhiyat profesörü Faruk Beşer söylüyor bu sözü.
İlim adamı belgeyle konuşur. Var mı belgen?
“Halife” Vahideddin’in İngilizlerin kontrolünde olmasından rahatsız mıydın? “Hayır, İngilizlerin kontrolünde değildi.” demen mümkün mü? Her şeyden önce o bir İngiliz gemisiyle - “kaçtı” demeyelim de- yurt dışına gitti. M. Kemal’e ve Millî Mücadele’ye karşı verilen fetvaların, alınan karaların ardında İngilizler olmuştur. Aksi mümkün değil; çünkü, İstanbul işgal altındadır.
Bu satırları “Belgeyle konuş!” demek için yazıyorum.
Ya Vahidedin’in, halifeliğin kaldırılmasının konuşulduğu sıra ABD Başkanı’na yazdığı “Help... Help!... Yetişin a dostlar! halifelik elden gidiyooo!...” feryad u figan mektubuna ne diyeceksiniz?! ( “Prof. Dr. İhsan Güneş-Vahideddin” diye girin belgenin aslı, İngilizcesi, kayıtlı olduğu numara karşınıza çıkar.)
Bu mektubun sahteliğini birinin ispat etmesini çok isterdim. Köşemde, bir iki sefer hatırlattım. Sonra aradım taradım padişahçı cenah “Mektup sahtedir” diyememiş. Ancak akılları sıra te’vile kalkışmışlar.
Faruk Hoca! Bırak siyasî meseleleri!
Senin işin din iman hususunda halktı aydınlatmak. Köşe yazarlığın, hatta televizyon kanallarında konuşman bile zait. Ortaya ilmî eserler koy.
Bak, fiilen tedrisinden geçmesen de, kitaplarını, makalelerini takip ettiğin için hocan sayılır, Hayrettin Karaman rezil oldu gitti. Halka sorsan, “Hırsızlığa, yolsuzluğa fetva veren hoca mı?!” der.
Halifeliğe öyle bel bağlamayın. Benden daha iyi bilirsin. İlk dört halifeden sonra “halifeliği” bihakkın yerine getiren hükümdarı saysan bir elin parmakları kadar bile değildir. O sayılı kişiler de kişiliklerine ve dirayetlerine bağlı olarak hükümet etmişlerdir; yoksa “halifelik” sıfatını hâiz oldukları için değil.
İslâm dünyası paramparçayken (Tarih boyu paramparçaydı.) ve herkes kendisine göre dini yorumlarken halifelik için ah vah etmek manasız. Herkesin halifesi kendisine!
İlk dört halife zamanında tek İslâm ülkesi vardı. Bunu asla aklınızdan çıkarmayın.
“Yâ eyyuhâ’l-lezîne âmenû in câekum fâsikun bi-nebein fe-tebeyyenû en tusîbû kavmen bi-cehâletin fe-tusbihû alâ mâ fealtum nâdimîne” ( “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” ) (Hucurât, 49/6).