Hesaplaşmanın sınırı
En son 28 Şubatçıları toplamaya başladılar.
Zait görüyorum ama tekrar tekrar söylemeliyim. 28 Şubat vetiresinde en ağır yazıları yazanlardanım. Bu yüzden; haftalık bir gazetenin başında bulunan kişiyle karşı karşıya geldik ve birbirimizin yüzüne bakmadık.
28 Şubat çok acı çektirmiştir.
Batı Çalışma Grubu suçlu üretme merkeziydi sanki. Bir deste fişlenmiş subayın listesini gördüm... Aman Allah’ım! İnsanlar nelerle suçlanıyorlar!
İsnat edilen suçları(!) tek tek not ettim... O listede, namaz kılmak zaten suçtu da “milliyetçilik”, “Ülkücülük” bile suçtu!
Bilmem ne tarikatına bağlı, bilmem ne cemaatine bağlı, bilmem ne milliyetçisi... Ve hiç bilmediğim cemaat-tarikat isimleri... Ve bu insanlar, ilk Yüksek Askerî Şura toplantısında gönderiliyorlardı.
O kadar gaddarlık edildi ki atılanların bir başka yerde iş bulmalarına bile izin verilmedi.
Sen aç kalacaksın, çocukların aç kalacak ve sürüne sürüne öleceksiniz, dendi açıkçası...
28 Şubat’ın etkisinin nereye kadar devam ettiğini söyleyeyim...
Yazmıştım ama biraz ayrıntıya gireceğim...
28 Şubat’ın önde gelen isimlerinden biri (şimdi tutuklu) bir üniversitenin başına getirildi. Bu üniversite yurt dışında kurulu ve belli bir misyonu olan üniversite. O üniversitede iki sene ders verdim, yine devam edeceğimi sanıyordum, çünkü akdimin feshi için bir sebep yoktu. O zat bizi istemedi. Eşyalarımızı toplamak için bilet gönderdiler. Gittik, meğer bizden bir gün önce o zat üniversitede bir konuşma yapmış; hiçbir dinî faaliyete yer vermeyeceğiz, türünden bir konuşma... Bir başka ülkede, ortak bir üniversitede, senin işin mi, koskoca gençleri zapturapt altına almak... Sen kaliteyi yükselt, imkânları genişlet.
Bir başka üniversite rektörüne, araştırma için üniversiteye giremediğimi söylediğimde, “İrtica ile mücadele için sıkı tedbir almak şart” demeye gelen sözler söyledi. Bunu da yazmıştım.
Benim bir üniversite kütüphanesine girmem ile “irtica” arasında nasıl bir bağlantı olabilir!
Hakikaten paranoya yaşandı.
***
Kanıksadık... Gözaltı furyası başladıysa, tutuklamalar da başladı demektir. “Tutuklama” nın bir “hapis” cezası olduğunu da öğrendik.
31 kişi için gözaltına alma kararı verilmiş... Kaçı tutuklanır bilmiyorum ama tutuklandıkları an hayatları kararıyor. Deliğe bir sokuluyorlar, yıllarca demir kapılar arasında bırakılıyorlar.
28 Şubat gelmiş geçmiş... Yeni kanunlar çıkarılarak yaralar sarılmaya çalışılıyor.
İnsanları tutuklayarak “delil karartma”nın önüne geçileceği bir durum yok ortada.
Bu insanlar eğer tutuklanırsa hakikaten bir “intikam” peşinde olunduğuna kesinkes hükmedeceğim. Deliller ortadaysa hâkimler gereğini yapacak, cezayı kesecek; atarsın içeri!
Çoğu insan emir komuta zinciri içinde denileni yaptı... Asıl faili bulmak esastır.
Diğer benzer davalardan yatanların cezaları peşin kesildi, bunlarınki kesilmesin bari.