Herşey önümüzdeki seçime bağlıysa?
Demek her şey önümüzdeki seçime bağlı.. Cumhurbaşkanı seçimden sonra “başkanlık” sıfatını alacağını umuyor. Eski bakanlardan Binali Yıldırımın anlattığına göre Anayasanın kendisine verdiği “Cumhurbaşkanı gerektiğinde bakanlar kuruluna başkanlık eder” yetkisini kullanarak ısınma çalışmalarına başlayacak. Abdullah Öcalan seçimden sonra Hürriyetine kavuşacak. Türkiye’nin güneyinde Irak’ın Kuzeyindekine benzer Özerk Kürdistan seçimden sonra kurulacak. Adayla temaslarda Öcalan heyetinin baş aktörlerinden Sırrı Süreyya Önder Meclis kürsüsünden açıkladı: “Özerlik konusunda anlaşma yapıldı” dedi.
Her şey bu kadar açık. Biliniyor. “Geliyorum” diyor. Hem de Atatürk’e söve söve. O kadar açık yani. Saklanmaya gerek duymuyor.
Peki, bütün bunlar olurken halkımız ne yapıyor? Durumdan razı mı? Halkımız, onun kanaat önderleri, ulu kişileri, kutlu kurum ve kuruluşları derin bir sessizlik içinde. Kimileri zaten ele geçtiğinden celladın bileme taşına su döküyor. Ya Türkiye’nin bütünlüğünden yana olduğunu söyleyen siyasi partiler? Onların yaklaşmakta olan seçimin hassasiyetine uygun olağanüstü bir programı var mı? Mesela her il ve ilçede yerel gazete kurdular mı? Daha şimdiden sivil toplumsallaşma yaptılar mı? Toplumsal hareketler belli mi? Hangi dernek, hangi sivil toplum kuruluşu kendi yerel tabanında ne yapacak? Köy ekipleri ayarlandı mı? Birkaç kere ısrarla gidilecek hedef köyler ve buralarda yapılacak çalışmalar kararlaştırıldı mı? Ya kadınlar?.. Kaçev gezecekler?.. Yoksula yönelik ellerinde ne götürecekler? Durumun vahametini hangi cümlelerle anlatacaklar? Ne tür propaganda yapacaklar Adam adama markaj çalışmasında bulunacaklar mı? Ekipleri kim nerede ve ne zaman eğitiyor? Kısacası Türkiye’nin milli güçleri, siyasi partileri, sivil toplum kuruluşları bölünen ülke olmamak için ne yapıyor? Yeni bir seferberlik başlatıyor mu? Sanmıyoruz..
Öyle ise Etyen Mahçupyan’a boşuna kızmayın. Adam haklı.. Olanlardan hareketle, az sonra olacaklara dair bir tespit yapmış...
Kemalizm bitti diyor..
İtiraz edenlere soruyorum: Kemalizm bitmediyse nerede peki? Bütün bu olup bitenlere karşı ne zaman varlık gösterecek? Belirsiz.. Öyle ise?..
Elveda Kemalizm... Buraya kadar.. Sosyal dinamikler uyuşuk; milli güçler zinde değil. Bu durumda öteden beri sürüp gelen rutin bir seçim atmosferi yaşayacağız demek ki.. Hâl böyle olunca da bölünmüş Türkiye’ye göstere göstere gelecektir.. Bir kaç örnek veriyim size..
Şu MHP’ye bakın... Türkiye’yi yönetmek istiyor değil mi? Demokrasiyi benimsediğini söylüyor. Doğru mu? Peki, madem öyle, AKP, 40 bin kişinin katili olan adamla bırakın affetmeyi Türkiye’nin içinde yeni bir devlet kuruyor, ama bizimki, mesela bir Ozan Arif’i affedemiyor. Bu kin, öfke ve bu affedememe neyin nesidir? Ozan şimdi lazım değilse ne zaman lazım. Yazarlar, çizerler, ozanlar, şairler, şimdi konuşmayacak, anlatmayacaksak ne zaman anlatıp konuşacağız? Siz kendi insanınıza hoşgörülü, demokrat değilseniz bütün Türkiye’ye karşı nasıl demokrat olacaksınız da hepsini kucaklayacaksınız? Neymiş, Tayyip Erdoğan eleştiriye dayanamıyormuş.. Siz eleştiri aşağımısınız? Herkes kendine biat etmiş, “vur başına al elindekini” türünden sosyal, siyasal köleler arıyor. Sonra ortaya çıkıp “biz demokrasi aşağıyız” diyor. Yapma ya! Tarihe not düşün.. Her şey önümüzdeki seçime bağlı..