Her yer dağınık!
PKK, inat ediyor. İllâ hendek kazacak, illâ duvar örecek, illa tünel açacak, illâ her yere bomba yerleştirecek...
Cizre'de operasyon bitti, dediler. Bir gördük ki şehir harabeye dönmüş. Diyarbakır Sur'da hâlâ çatışılıyor.
Şimdi Şırnak'ın İdil ilçesinde operasyon başladı.
İdil'de yaşayanlar, Cizre'de, Sur'da olanları gördükleri için, herhâlde tedbirliler. Arada kalmamak için ilçeyi terk etmişlerdir. (O kadar insan nereye gidebilir? O da bir dert... Devlet önce halkı kazanmalı, halkın derdini halletmelidir.)
Hemen ardından Nusaybin'de bir operasyon daha yapılacak. Sırada hangileri var, bilemiyoruz.
Bir tarafta PKK, bir tarafta PKK/HDP ile iç içe hemen sınırımızın ötesinde PYD.
PYD/PKK o kadar kıymetli ki hem ABD destekliyor, hem Rusya, hem Şam rejimi. Şam rejimi destekliyorsa, Tahran da, Lübnan Hizbullah'ı da destekliyordur. Bir ara Türkiye bile ister istemez destek verdi. Türkiye yapayalnız. Bütün bu güçlerle karşı karşıya ve üç beş top atışıyla PYD'yi durduracağını sanıyor.
Türkiye akıllı bir iş yaptı, Suudîleri tavlamaya çalıştı. IŞİD'i bahane ederek gelin birlikte Suriye'ye asker yığalım, dedi. Biliyor ki, Suudîler gelirse, Körfez ülkeleri de gelir. Zaten Katar, Bahreyn desteklerini açıkladılar. Ama ABD "Oturun oturduğunuz yerde!" deyince Riyad oturuverir. Onun için Türkiye yalnızdır ve PYD, o koridoru da ele geçirecek, Türkiye'yi de karıştıracaktır.
Kükremekle olmuyor Reis. "Paralel", "başkanlık"... Bırakın bunları... Bakın Anayasa Komisyonu "başkanlık" inadı yüzünden dağıldı. Tartışma sırası ilk 4 maddeye gelince zaten dağılacaktı. Erken dağılması iyi oldu. Muhtarlarla da bir yere varamazsınız. Şu sıralarda Anayasa bünyemize uymuyor, darbe anayasası falan demenin manası yok. Zaten Anayasa delik deşik... Hiç üzerinde durmayın.
Biz bu cendereden nasıl çıkacağız? Millî Mücadele döneminde bile bu kadar sıkışmamıştık.
Hazır Türkiye çembere alınmışken, içimizdekiler de hainlik yarışını hızlandırmalı, değil mi?! PYD/PKK'ya üç beş bomba atılıyor, Batılılar yaygarayı koparıyor: Türkler Kürtleri bombalıyor! Fesübhanallah!
Nerede bizim imzacılar? 1128+611 akademisyen! Uyuyor musunuz? Türk ordusu bomba yağdırıyor! Hadi bir katliam bildirisi daha yayınlasanıza!
Akademisyenlerin imza toplama merkezi Boğaziçi Üniversitesi, biliyorsunuz. Daha önce bu köşede Kocaeli Savcılığı'nın merkez Boğaziçi olduğu için, Kocaeli'ndeki imzacıları, İstanbul'a havale ettiğini yazmış, savcılığın yazısını da vermiştim.
Beklerdim ki Gülay (rektör) bir ses versin... "Benim üniversitemden hain çıkmaz!" desin! ("Gülay Hanım" dedim, "Beni alaya alıyor", diye mahkeme koştu. Soyadı uzun, ne yapayım! Yazsam sayfa doluyor. Şimdi daha kısalttım!)
Neyse... Rektör Hanım'ın millî hassasiyetini bilmiyor değilim. Ama etrafına da bir bakması lâzım. En çok imza (88+151) kendi üniversitesinden verilmiş.
Her taraftan kıstırılırken, içimizdekiler "düşman"ı destekleyen bildiri yayınlarlarsa ülke birliğinden, istikrarından bahsedilebilir mi?
Asıl hassasiyeti üniversitelerimiz göstermelidir.