Hepsi cezalandırılsın!
Üç akademisyen tutuklandı diye ortalığı ayağa kaldıranlar, düşünceye gem vuruyorlar, onlar barış istiyorlardı, diye geveliyorlar.
Açık yazacağım... Sen artık onmayacaksın Şirin! Tutuklananlar için: "Onlar barış istiyorlardı,", ya sen Fatih: "İster katılırsınız, ister katılmazsınız fikirlerini söylediler, tutuklandılar." diyorsunuz. Hakikaten senden beklemiyordum Fatih Portakal. Neden tutuklandıklarını önce açıkla. Ben de tutuklanmayı garip karşıladım ama ısrarla PKK bildirisini savundular ve nedamet göstermediler. Türkiye savaşta... Ali Kemal gibi çıkıp kimse, "düşman"ın yanında yer alamaz. Yer alırsa, hükûmeti bahane edip "devlet"i suçlarsa, devlet gereğini yapmak zorundadır. Şirin Payzın, uzun zamandır "yandaşlar"ın topunun ağzındaydı. Hadi yazmayayım, diyordum ama, "düşman" safını seçenlere karşı ne yaparsınız?
Tutuklamanın mantığını bir türü anlamıyorum zaten. Ama burada gördüğüm şu: Tutuklananlar, çıkmışlar bir de basın toplantısı düzenlemişler ve "İmzalarımızın arkasındayız." demişler. (Dördüncüsü de var. O yurt dışındaymış.)
Sanırım tutuklanmalarının sebebi, hatalarında ısrarcı olmaları ve ikide bir toplantı düzenleyerek PKK'lıları cesaretlendirmeleridir. Yoksa niye tutuklansınlar! Şu dönemde mahkemeler, hele sulh ceza mahkemeleri ne derece "Berlin'de hâkimler var!" dedirtecek mahkemelerdir tartışılır ama, bu satırları yazanın yüreği soğuyorsa, düşünmek gerek! AKP Hükûmeti'ni, üstündeki Saray Hükûmeti'ni en çok tenkit edenlerden biri olduğumu hatırlatmama gerek var mı? Ama mesele ülke birliği olunca, inandığımızı ve bildiğimizi söyleriz. İnandığımız ve bildiğimizi söyleyince kimin safına konursak konulalım, hiçbir ehemmiyeti yoktur.
"Barış istiyorlardı.", "Fikirlerini söylemişlerdi." dedikleriniz nasıl barış istemişler ve nasıl fikirlerini söylemişler? Haberleri verenler, köşelerinde yazanlar, önce bildirinin ne olduğunu açıklasınlar, sonra fikirlerini söylüyorlar, barış istiyorlar desinler. Şirin'i geçtim... ; iflâh olmaz. Ama Fatih, senin gibi, üniversitede gazetecilik dersi vermiş bir büyüğün olarak seni ikaz etmek istiyorum: Fikrini söyle, yorumunu yap ama onların neyi savunduklarını da kendi yazdıklarından oku. Sanırsınız ki, adamlar "Daldaki bülbülü niçin öldürdünüz!" diye hesap soruyorlar. Yapmayın lütfen!
Altına imza attıkları ve ikide bir çıkıp savundukları bildirinin birkaç cümlesini alacağım sadece:
"... sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak...", "Bu kasıtlı ve planlı kıyım...", "... katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından...", "hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz.", "... devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor...", "... bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor...".
Girin okuyun; bildirinin özü budur. Devlet saldırıyor, katlediyor, yıkıyor, sürüyor!..
İmzacılar örgütlü oldukları belli. Kandil'dekiler bile bu kadarını yazamazlar. Örgütlü suça dâhil edilmeleri gerekir.
Yok yok... Bu bildiriyi tekrar okuduktan sonra "Tutuklamasalardı." fikrimi değiştirdim! Yaptıkları hatanın farkına varanlar hariç, bu katil ruhluların hepsini (1128+611 adet) içeri atsınlar!