'Hangi Türkçe?'

Yahya Kemal "Türkçe ağzımda annemin sütü gibidir.", Fazıl Hüsnü Dağlarca "Türkçem, benim ses bayrağım." demişlerdir.

Birincisi çok zor, ikincisi çok kolay yazmıştır. İkisinin de kullandığı Türkçe farklı.

"Hangi Türkçe?" diye soralım Attila İlhan-vârî…

D. Mehmet Doğan, dilimiz üzerine "Yüzyılın Soykırımı", "Bir Lügat Bulamadım" ve "Devlet Sözlük Yazar mı"dan sonra son kitabı "Kelimelerin Seyir Defteri"nde "Hangi Türkçe?" sorusuna cevap arıyor.

D. M. Doğan, aynı zamanda bir sözlük yazarıdır ve kelimelerin seyrini en iyi bilenlerdendir. Kelimelerimiz bir yere kadar geliyor ve katlediliyor. Yazarın tavrı Türkçemizin katlinedir.

D. M. Doğan tarihî vazifeden kaçınmıyor. Nesillerin, kelimelerin nasıl katledildiğini bilmeleri için not düşüyor. Umudunu yitirmek istemiyor ve didiniyor: Bir yerde acaba bir müdahalemiz olur mu? Birilerini uyandırabilir miyiz? Birileri nerede hata yapıldığının farkına varabilirler mi?

Yazacağız, haykıracağız, fark ettirmek için çırpınacağız. En azından, "hakikî Türkçe"nin cenazesi kılınırken, nesiller, ölüm yürüyüşünü durdurmak için nasıl kan ter içinde kaldığımızı görecekler, vazifemizi yaptığımızın idrâki içinde olacaklardır.

D. M. Doğan, "Kelimelerin Seyir Defteri"nin ön sözünde şöyle diyor:

"Kelimeler 1930'larda tabiî seyrinin dışına çıkmaya zorlanmıştır. Dil okyanusumuzda serazad dolaşan kelime gemilerinin bir kısmı batırılmış, bir kısmı hasarlı olarak limanlara raptedilmiştir. Dil denizimizin büyük bir bölümü seyredilemez hale gelmiştir. Âdeta denizden vazgeçip, tahditli bir su kütlesine, göle razı olmak zorunda bırakılmışızdır. (…) Bu kitapta kültür tarihimiz içindeki seyrini takip ettiğimiz bazı kelimelerin dil devrimi sırasında maruz bırakıldığı muamele üzerinde de durulmaktadır. Bu ülkede yazı işiyle, edebiyatla, ilimle uğraştığı halde harf inkılâbı hiç yapılmamış, dil devrimi yokmuş gibi davranmak, hele de dil devrimine teslim olmak, kabul edilebilir değildir."

D. Mehmet Doğan Bey'in tespitlerini kim itiraz edebilir?! Yalnız şunu hatırlatmak isterim: Cumhuriyet'in hemen hiçbir "devrim"i o döneme ait değildir. Cumhuriyet'ten önce tartışılmış ve bazısının tatbikine bile geçilmişti. (Dönemin beli başlı peryodik yayınlarını ciltler dolusu çeviren biri olarak söylüyorum. Hatta Güneş Dil Teorisi bile, adı böyle olmamakla beraber, önceki döneme aittir. M. Kemal, tabiri caizse, sadece "keskin bıçak" kullanmıştır. Dil meselesinde, M. Kemal köklü bir denemeye girişmiş; ancak, yanlış bir yolda olduğunu görünce vazgeçmiştir. Kendisinden sonrakiler işi azıtmışlardır.

M. Kemal Nutuk'unu 1927'de ortaya koyuyor. Nasıl dil kullandığını biliyorsunuz. Maalesef sonra hemen her kelimesi katledilmiş ve Nutuk onun olmaktan çıkarılmıştır. (Nutuk'u bahsedip duruyorum, bire bir aktardım. Bir tarafına yeni harflisini, bir tarafına Osmanlı harflisini koydum, Herhâlde yakında basılır. M. Kemal'in ifade kudretini görün!)

Yeri geldikçe "Kelimelerin Seyir Defteri"ndeki konuları ele alacağım. (Yazar Yayınları, 0312 417 34 72).

Yazarın Diğer Yazıları