Hangi cumhuriyetin bayramı?
Şu hale bakınız.
Meclis çatısı altında Türkiye’nin bir bin pazarlıkla yurtdışından alıp getirdiği ve idam cezasına çarptırılan bölücübaşının Türkiye’yi federasyonlaştırmak isteyen kitapları dağıtılıyor.
Ülkeyi yönetenler hiçbir şey olmamış gibi yaparak Cumhuriyet Bayramı kutluyor.
İktidarı sıfır terörle devralmış, köylüye-çiftçiye efelenen, Anayasa Mahkemesi’ne posta koyan, savcılara-hâkimlere bir çırpıda ağzına geleni söyleyen hükümetin başkanı, yönettiği ülkenin Diyarbakır şehrine polis kordonunda bin bir güçlükle giderken, aynı yöneticiler Cumhuriyet Bayramı’ndan ve nimetlerinden söz ediyor.
Hükümete geldiği gün ülkenin her yerine başbakanlığın gücüne gerek duymadan rahatlıkla gidebilen birinin şimdi devlet gücüyle sakına sakına gidebilecek duruma düşmesinden daha üzücü ne olabilir?
Söyler misiniz ne?
Bir tarafta hapisten yönetilen terör ve bu terörü yönettiren Türkiye devletinin bürokrasisi ve elbette hükümet, öte yanda hapisteki birinin Meclis çatısı altında federasyon isteyen kitaplarının dağıtılması.
Dahası Cumhuriyet’in varlığına kasteden Dersim isyanlarının Ermeni taktiği ile soykırım kodları kullanılarak Avrupa’da dillendirilmesi. Böyle bir süreçte ortamın sessizliği veya olup bitenlerin sıradanlaştırılması kimin umurunda acaba?
Türkiye süratle siyasi etkisini kayıp ederek, yeni bir yol ayrımına doğru sürüklenirken, cumhuriyet resepsiyonlarında gözlenen aykırılıklar, çift kutlamalar ve içi boşaltılmış milliyetçi söylemler gelecek konusunda endişelerimizi artırıyor.
Hatırlar mısınız?
Federasyon dillendirmesini ise, önce 12 Eylül’ün müsebbibi Türkiye’nin 7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren, ardından darbe sonrası yüzde 30 küsur oy oranıyla Meclis çoğunluğunun yüzde 60’ını elinde tutan Turgut Özal dillendirmişti.
Bu tür argümanların ortalığa saçıldığı günlerde, bugünlerin geleceğini söyleyen milliyetçi aydınlara “bunlar şövenist, tarihe takılıp kalmışlar diyenler” bugün hakikatle yüz yüze geldikleri halde yine bir şey olmuyormuş gibi davranmayı sürdürüyor.
Biri asker, öteki sivil her iki yöneticinin federasyon ortak isteği, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ulus ötesi ABD tarafından da “üniter devletlerin sonunun geldiği” şeklinde Türkiye politik hayatına epey süredir sunulurken “Cumhuriyet’e kastedecek düşmanlar” epey yol aldılar.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı durumunda olan Türkiye Başbakanı, eşbaşkan olarak kendi yönettiği ülkede Meclis çatısı altında bulunan küçük bir partinin yönlendirdiği grupların sokak hareketleri sebebiyle Tunceli iline korku psikolojisi içinde ancak gidebilmişse oturup düşünmek gerekir.
Kurucu iktidarın ve kurucu aklın kök ve temellerinin sarsıldığı, Meclis çatısı altında açıkça Türkiye’nin bölünmesi gerektiğini teklif eden kitap dağıtılıyorsa ben, “siz hangi cumhuriyetin, ne bayramını kutluyorsunuz arkadaş” diye sorarım.
Türkiye’yi yönetenlerin bölücülüğü ne hale getirdikleri ortadayken, ben “neyin cumhuriyetini kutluyoruz arkadaş” diye sorarım. Ve ben Türkiye devletinin kurucu üniter, hür ve bağımsız, yurttaşlarını birbirinden farksız kabul eden “temeli kültür” üzerine bina edilmiş Cumhuriyet’in bu hale getirilişi karşısında kimin ne düşündüğünü de sorarım.
2008 kutlamaları bir kenara not edilsin derim.