Halkımız ne kadar duyarlı?
Önce Kur’an’ı pasta yapıp yediler. Yedikten sonra, sıra miting meydanlarına geldi. Kur’an’ı alıp avazı çıktığı kadar bağırmaya başladılar. Artık siyasi yarış, yarış olmaktan çıktı.
Gerçi, yaptığı yemine sadık kalmaz cumhurbaşkanı marifetiyle zaten düzen altüst olmuştu ama bu defa iyice dağıttılar.
Seçim günü yaklaştıkça, kimi Nuh’un gemisi olduğu söylüyor, kimi peygamberle cumhurbaşkanının adını yan yana getirip salavatlı şarkı yaptığını söylüyor.
Artık ortalık toz duman.
Partisinin vaatlerini, neler yapacağını konuşan yok.
Geleceğin Türkiye’sinde neler olacağını söyleyen yok.
Ekonomi için ne yapacaklarını, işsizliği nasıl çözeceklerini, halkı nasıl mutlu yapacaklarını söylemek de yok.
Çünkü anladılar ki iktidar kaçıyor.
Öyle ise ne yapacaklar...
Kaçırmamak için her yolu deneyecekler.
İstanbul’un fethini bile bu sebeple kutluyorlar.
Bir kere inip kalkan uçaktan sonra ikincisi, üçüncüsü inip kalkmayan havaalanları açıyorlar.
Alın size Ordu-Giresun havaalanı.
Türkiye tarihin hiçbir döneminde böyle bir seçim görmedi.
Tarih yazacaktır.
Evet, bu ülke darbeleri gördü. Darbecileri gördü. Ama söyler misiniz, hangi dönemde seçim bu kadar güvensizdi?
Hangi dönemde seçim bu kadar bariz ve açık tehdit altındaydı.
12 Eylül’ün tek adam yönetimi bile, seçimin gidişatına bu kadar müdahale etmedi.
Evet, halkın “Horoz partisine” oy vermesini istedi.” Ama işleyen sürece karışmadı.
Hukuksal düzeni bozmadı.
Benim istediklerim kazansın diye meydan meydan dolaşıp elinden geleni yapmadı. Hatta daha açık söyleyeyim: “Hazır iktidarı ele geçirmişken rejimi değiştirip başkanlık sistemi getirip, ölene kadar Türkiye’yi ben yöneteyim” demedi.
Üstelik, Tayyip Erdoğan’dan yüz bin kere daha kuvvetli ve her şey muhalefetsiz elinin altındayken... Düzene sadık kaldı ve görev süresi bitince gitti.
Türkiye, haksızlıkların, göstere göstere iktidar eliyle nasıl yapıldığını bunlardan gördü.
Çalmanın, çırpmanın fetvaya bağlandığını bunlardan öğrendi.
Yıllarca PKK’lılarla pazarlık yapıp, daha sonra sanki pazarlık yapan kendileri değilmiş gibi davranmayı gene bunlardan görüp izliyor.
İşin garibi nedir biliyor musunuz?
Halkın tutumu...
Türk milletinin; Demirel’e, Özal’a, Ecevit’e vermediği toleransı bunlara neden verdiğini anlayamadım. Neden hak, hukuk, adalet ve en önemlisi de bizzat dinin kendi değerlerinin çiğnenmesine halk aldırış etmeden meydanlara koşuyor?
Özal’ın, Demirel’in ve Ecevit’in meydanları coşturan o görkemli mitinglerine koşan halk, en ufak hatalarını affetmedi. Tarihten silercesine gündemin dışına attı. Ancak sıra Erdoğan’ın AKP’sine gelince, bunca haksızlığı, hukuksuzluğu, yapılan onca iftira ve karalamayı, devlet malının çarçur edilmesini, hırsızlıkları, ülkenin kıymetli arazilerinin talan edilmesini, yağmayı ve bizzat kendilerinin itiraf ettiği israfı görmezden geliyor. Yoksa gelmiyor mu? Az kaldı, görüp anlayacağız?