Halk sessizmiş... Niye?
Seçimlerde sürpriz varmış... Ben söylemiyorum bizzat Cumhurbaşkanımız söylüyor. Kendisine gelen bilgiler ve belgeler gösteriyormuş ki, “seçmen büyük bir sessizlik içinde.”
Peki, bu neye alametmiş?
“Sürprize...”
Şükürler olsun...
Biz söyleyince “iftira ediyor” diyorlardı.. A-ha kendileri söylüyor. Hem de birinci ağızdan.
Halk sessiz. Bekleyişte.
Kimi apartman duvarlarına, pencere önlerine ve balkonlarına bakarak bu sessizliği herkes görebilir.. Dikkat edin. Eskisi gibi kimse boy boy pankart asmıyor. Önceki yıllarla kıyaslandığında her yerde Erdoğan resimleri, AKP bayrakları göremiyoruz. Sayıları azaldı...
Yine kimi araştırma sonuçlarına göre seçmen en çok işsizliğe, yoksulluğa ve özellikle de saraya olumsuz bakıyormuş..
İnsanlar haklı.
İşsizlik öyle çoğaldı ki kendi yandaşlarını, partililerini bile mutlu edemiyorlar.
Bu sebeple iktidar partisinden olanlar bile ayrımcılığa tabi.
Öyle noktaya geldiler ki, partililiğini ispat edemezsen iş bulamıyorsun. Bulsan bile aldığın ücret asgari ücreti geçemiyor.
Boğaz tokluğuna çalışıp, üstelik bir de parti delegesi gibi hizmet etmen gerekiyor.
Zaman zaman bu tür işe alınanları AKP binasında toplayıp, eğitim veriyorlar. Çoğu kere de önce partili olduğunu ispat için beleş hizmet etmeye gelip gidiyorsun, sonra ağadayılık sisteminin bir parçası haline getirilip, ardından asgari ücretli bir işe yerleştiriliyorsun.
Seçmen sessizliğinin bir başka sebebi de Cumhurbaşkanının tarafsız kalmamasıymış.
Diyorlarmış ki, “Biz onu eski partisine oy toplasın, parti lideri gibi davransın diye değil, hepimizin önderi olsun diye cumhurbaşkanı yaptık. O ise, cumhurbaşkanı değil parti başkanı gibi davranmaya devam ediyor. İki makamı birden kullanıyor. Yeri gelince başbakan oluyor, yeri geldi mi cumhurbaşkanı...”
Dolayısı ile “başkanlık” işinden halkımız kaygılanmış...
Tayyip Erdoğan’dan korkmuş halk.
İhtiras, şaşaa.
Makam hırsı.
Gözü doymazlık.
Hep benim olsun, her zaman benim olsun. İlla da benim olsun. Ben hükmedeyim. Tek adam olayım. Hep benim dediğim olsun...
“Bunun sonu nereye varacak” diyen sağduyulu insanlar, bakmışlar ki dipsiz bir kuyu gibi. Ne verirsen doymuyor, her zaman verdiğinin iki katını istiyor...
Ürkmüşler...
Şimdi bu seçimlerde, ülkenin büyüğü olarak oturup, halkın adil yönetilmesi, hukukun üstün kılınması için bir önder olması beklenirken, “400 milletvekili isterim. Motor su kaynattı. Bu araba bu yükü taşımıyor” deyip, devleti, ülkeyi ve halkı hurda arabaya benzeterek başkanlık istemesi karşısında, aklı başında olan seçmenler oturup düşünmüş ve kendilerine sormuş olmalılar. Büyük ihtimalle demişlerdir ki; “Arkadaş bunun sonu nereye varacak? Ver ver doymuyor. Belediye başkanı yaptık yetinmedi. Başbakan yaptık yetmedi, Cumhurbaşkanı yaptık gene yetmedi, şimdi başkanlık istiyor. Haydi, onu da verdik diyelim. Arkadaş, adam bir de saray yapmadı mı gözümüzün içine baka baka? Yaptı. Eee, Başkanlık da yetmezse geriye ne kalıyor? Hazır saray da varken?”
Buyurun cevap hakkı sizin...
Halk işte bunun için sessiz...