Halk hesap sormalı
Önceki gün İstanbul'un göbeğinde, Vezneciler'de; dün de Midyat'ta emniyet müdürlüğünün önünde bomba patlatıldı. PKK mı, IŞİD mi, adları bir sürü harfle yazılan örgütlerden biri mi patlattı? Hiç önemi yok...
Güle oynaya bomba imal eden kızlı erkekli grubu ekranda hayretle seyrettik. Çaydanlıklara birtakım maddeler koyuyorlar, ağızlarını bantlıyorlar. Bir de fitil yerleştiriyorlar. Al sana bomba! Küçüğünü yapan büyüğünü de yapar. Kamyonlarla, otomobillerle bomba patlatıyorlar. Yakında TIR'lara 30 tonluk bomba yerleştirirlerse şaşırmayalım.
Bombacılara karşı tedbir almak çok zor. Türkiye bir girdabın içine sokulmuş ve ilmik kaçmış; bir yerinden tutamıyorsunuz. İktidarın akıl almaz hataları, tavizleri, göz kapamaları Türkiye'yi bu hâle getirdi.
AKP iktidarı (Tabiî "Saray" demek istiyoruz... Her işin önünde de sonunda da tek söz sahibi bir kişi var!), dönüp bir geriye bakmalı, nerede hata yaptığını düşünmeli, muhakkak kendisiyle hesaplaşmalıdır. Yoksa hatalar sarmalının altında hepimiz kalırız.
İktidara geçenler zannediyorlar ki bütün güçler ellerinde ve kimse bir şey yapamaz, kendilerinden hesap sorulamaz.
Birileri mutlaka bir şey yapar ve birileri mutlaka hesap sorar! Payidar olan bir iktidar gördünüz mü? Ama "Payidar olan diktatörler vardır!" diyeceksiniz. Onlar da ne pahasına payidar oldular?
En büyük hesap sorma mercii halktır. Halk "illallah!" derse iktidar biter.
"Siz şehit oluyorsunuz. Cennet-i a'lâda yeriniz hazır." sözü nereye kadar kitleleri ikna edecek? Yıkıcıların, bölücülerin kurşunlarıyla, bombalarıyla toprağa düşen her beden hataların birer çentiğidir.
Ak Parti iktidara geldiği sıra bu köşede yazmaya başladım. Hatırlarsınız, çetele tutardım: Bugün kaç şehit verdik? "Büyüklerimiz" taziyeye gittiler mi?
Düğünleri teşrif eden iktidardakiler, şehit cenazelerinde görünmezler, acıları bile paylaşmaktan imtina ederlerdi. Çünkü PKK ile "kankalaşmanın" yolunu ararlar, yıkıcıların, bölücülerin çanakçısı entel takımıyla iş tutarlar; sola dönük, terörden çıkar sağlayan liberallerden kendilerine destek ararlardı. Sonunda Oslo'ya kadar gittiler. Bir başka devletin kontrolünde, Kandil baronlarıyla masaya oturdular. Bir de yârenlik etmeleri yok muydu! Hakikaten kanıma dokundu. Hele şimdiki MİT Müsteşarı, o zamanki MİT Müsteşar Yardımcısı ve Başbakan'ın özel temsilcisi zatın "İmralı Konuğu"nu "en büyük entelektüel" ilân eden konuşmasına ne dersiniz! PKK'lıların pek sevdiği ifadeyle tam bir "Serok çözümlemesi". Kandil baronları bile bu zatın ne dediğini anlamadan şaşkın şaşkın dinliyorlardı.
7 Haziran'dan (2015) 7 Haziran'a (2016) şehit sayısı 500'ü aştı. Eline silâh alanlarla masaya oturmanın bilançosu!
PKK'nın 1984 Şemdinli ve Eruh'a saldırmalarıyla başlayan hâdiselerde 1992'ye kadar şehit sayısı toplam 1081. 1974 Kıbrıs Savaşı'nda şehit sayımız 498. Dört yıllık İstiklal Savaşı'ndaki şehit sayımız sadece 9167'dir.
Her zaman yazarım: Uyutuluyoruz, uyuşturuluyoruz, kaderimize razı edilir hâle getiriliyoruz... Hak arama, hesap sorma hissimiz köreltilmiş. Protesto kültürüne sahip değiliz. Bir yılda 11 bomba patlatıldı. Hangi birinde mesûllerin hatalarını yüzlerine vurduk? Hangi birinde terörü lânetledik? Lânet sadece gazete manşetlerinde.
Önce kendimizi sorgulayalım.