Hadis deyince ne anlarsınız?
Muharrem ayı öğretici bir aydır... Bu sözüm karşısında “Neden?” sorusu hemen zihninizde belirecektir. Bu ayın Sünnîler için de Alevîler/Şiîler için de ayrı yeri vardır.
Bahsetmiştik... Hicrî takvim Muharrem ayıyla başlıyor. Bu ayın 10. gününün ayrı bir yeri var. Hz. Hüseyin ve yanındakilerin Muaviye’nin saltanatını -evet, saltanatını!- bıraktığı Yezid’in adamlarınca Kerbelâ’da katli ve bundan sonra Hz. Hüseyin’in mitleştirilmesi...
İki tarafın da kendilerini haklı çıkarmak için uydurdukları hadisler...
Hz. Muhammed’e 40 yaşında vahiy indi. 23 yıl sora hayata gözlerin yumdu. 23 yıl 17.395 gün eder. Her gün bir hadis söylese 17.395 hadis söylemiş olur.
Peki, Hz. Peygamber’in sözleri, anında bir yere kaydediliyor mu? Var mı böyle bir âdet? Kur’ân-ı Kerîm bile ancak ilk halifeler zamanda tedvin edilebilmiştir.
İlk hadis ne zaman derlenmiştir? İlk Hadis derleyip yazan Buharî’dir. Buharî, Hz. Peygamber’in vefatından 184 yıl sonra doğmuştur. Hadi genç yaşta, diyelim 20 yaşından itibaren derlemeye başladı; demek ki, Hz. Peygamber’in vefatından 204 yıl sonra hadislerin tedvini yoluna gidilmiştir.
Hadis meselesinde ihtiyatlıyım.
İslâm konusunda sorulara cevap veren bir sitede hadise dair şöyle bir değerlendirme var:
“23 sene yaklaşık 198 bin saat eder. Bundan uyku için günde 8 saati de çıkaralım. Geriye yaklaşık 134 bin saat kalır. Ortalama her saatte [60 dakikada] bir hadisi-i şerif söylese, 134 bin hadis-i şerif eder. Kitaplardaki hadis-i şerifler, mükerrer olanlar çıkarılınca, 134 binden bile az olduğuna göre, hadis miktarının çok olmadığı görülür. (Oruç tut sıhhat bul) gibi kısa hadis-i şerifleri de katarsak, bir saatte bir hadis-i şerif söylense, 134 bin hadis ediyor. 4 hadis söylense 500 bin hadisi geçer. Resulullah efendimizin her sözü hadis-i şerifti. Ne söylemişse hepsini rivayet ettiler. 60 dakikada birkaç hadis-i şerif söylenmez diyen çıkmaz. Çıkarsa insaf sahibi olmadığı anlaşılır.
En meşhur hadis kitabı olan Buhari’de, mükerrer olanlar dâhil 7275 tane hadis vardır. Mükerrerlerin olması başka raviler tarafından da rivayet edilmesinden dolayıdır. İkinci meşhur hadis kitabı Müslim’de de, 7275 hadis vardır. Büyük kısmı birbirinin aynıdır. Hadis kitaplarında mükerrer hadis-i şerifler çok olduğu için hadis sayısı çok sanılmaktadır.”
Sitede en çok hadis rivayet edenler de sıralanmış:
2230. 2210, 1540, 848. 500... En çoktan en aza doğru gidiyor. En azı 35 hadis rivayet etmiş. Toplam 19.855 hadis ortaya çıkıyor. Birçoğu tekrar. Üçte birini tekrar sayalım. Yine 6 binden fazla hadis var demek.
Sitede, “(Hadisler çoktur) diyenlerin kötü niyetli oldukları kolayca anlaşılır” notu düşülmüş bir de...
***
Hadis meselesi kafama takılmış, bir tarihte ben de epey uğraşmıştım.
Tavırsız, iyi niyetli diyelim, bir sitede hadise dair şu bilgi verilir:
“Hadis, Hz. Peygamber’i dinleyen sahâbîden başlayarak onu rivâyet edenlerin adlarının yazılı olduğu sened ile Hz. Peygamber’in söz, fiil veya takrîrinin yazıldığı metin’den meydana gelir. Yani hadis deyince, sened ve metinden oluşan bir yazılı yapı anlaşılır.
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir.”
Şu kitaplar, şu kitaplarda şu kadar hadis, şu kadarı tekrar gibi konulara girmeyeceğim. Her yerde yazılı...
Bu kadar hadisin mümkün olamayacağını tekrar etmek istiyorum.
Aklıma takılan başka bir şey... Hz. Ali’yle karşı karşıya gelen Muaviye, Hz. Peygamber’in son senelerinde yanında bulunmuş, vahiy kâtipliğini yapmış, mektuplarını yazmış. Hz. Peygamber’in sözlerini hiç aklında tutup etrafındakilere nakletmemiş midir? Herhâlde nakletmiştir ama nasıl?
Bir sitede Muaviye’yi “temiz”e çıkarmak için bin dereden su getiriliyor.
Hz. Peygamber’in torunu “Hazret-i Hasan’ın, hilafeti kendi arzusuyla Hazret-i Muaviye’ye bıraktığı” yazılı. Başka kaynaklarda büyük çekişmelerin olduğu Hz. Hasan’ın, Muaviye’nin kurduğu tuzakla, makamı Muaviye’yi bırakmak zorunda kaldığı bilgilerine yer veriliyor. Bahsetmiştim... Hatta, Hz. Hasan’ın hanımı, Hz. Hasan’ın öldürülmesi için ayarlanmıştı.
Hadis imamlarından İbni Asakir ne bildiriyormuş, biliyor musunuz?! Şaşırırsınız!
Resulullah, Muaviye’ye, “Benden sonra, ümmetimin üzerine hâkim olursun. O zaman, iyilere iyilik et, kötüleri de affet!” buyurasıymış.
Hiç böyle hadis olabilir mi?!
Daha ötesi bir hadis... Rivayet eden de (“ettirilen de” demem lâzım) Hz. Ali! “‘Muaviye, hiç mağlup olmaz’ hadis-i şerifini hatırlasaydım, Muaviye ile savaşmazdım.”
Beyheki’den naklediliyor: “Hazret-i Ali buyurdu ki, Resulullah’tan işittim, ‘Ümmetimden bazıları, ashabımı kötüleyecekler. Bunlar, Müslümanlıktan ayrılacaklardır’ buyurdu.”
***
Hz. Peygamber’in dönemini yaşamış sahabenin (Hz. Ali ve Muaviye’nin) taraftarlarının ölümüne ayrıldığı bir zamanda, hadisleri de taraftarlar kendilerine yontacaklardır. Bu hadis tahrifi ilmi çalışmalarda işlenmiştir.
Akılda tutalım... Muaviye’yle birlikte saltanata geçilmiştir. Bu bize çok şey anlatmıyor mu?
Muaviye’nin, Hz. Ali’yle çatışması, Muaviye’nin tavrının İslâmda nasıl bir yarılmaya yol açtığının bu yarılmanın zamanımızda hususiyetle Türkiye’de “İslâmcı” geçinenlerin tavrıyla nasıl örtüştüğünün üzerinde duracaktım. Ama önce hadis meselesini halletmemiz gerekiyor. (Daha yazacağız.)