Hacıeminoğlu’nun tutukluluğu
Türkiz’in son sayısının Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu’nun hatırasına yayınlandığını belirtmiş, tutukluluğu üzerinde durmuştum.
Sevgi Kafalı Hocamız aradı... Tutukluluk meselesine bir açıklık getirdi. Tutuklama 12 Eylül darbesinden sonra değil, önce. Sözü Sevgi Kafalı’ya bırakacağım. Sonra Hocamızın kızı Oytun Şahin’nden aldığım tamamlayıcı bilgileri ekleyeceğim.
“12 Eylül’den önce, 1979’da tutuklanmıştı. Tutuklanmasına sebep olan ‘Eşgüdüm Komutanlığı’ başlıklı yazı Hergün gazetesinde çıkmıştı. Necmettin Abi evde yalnız, Meral Abla da (hanımı) Fatih Kız Lisesi’nde derse gitmişti. (İngilizce öğretmeniydi.) Biz de Kafalı Hoca ile fakültedeydik (Eşi Prof. Dr. Mustafa Kafalı), Meral Abla telefon etti, ‘Eve gelir misiniz...’ dedi. Onlar Fatih’te oturuyorlar. Meral Abla: “Necmettin’i evden almışlar. Telefon etti, ‘Askerler geldiler beni götürüyorlar, Kafalılar’a haber ver.’ dedi.’ O sıra sıkıyönetim var. Vakit geçirmeden Yaşar Değerli’ye gittik. Yaşar Değerli Birinci Ordu Hukuk Müşaviri’ydi. Sıkıyönetim Başsavcısı ise Süleyman Takkeci’ydi. En üst seviyede millî hasletlere sahip insanlardı. Yaşar Değerli’ye durumu anlattık. Necmettin Abi’yi Selimiye Kışlası’na getiriyorlar. Oranın lokomotifi Yaşar Değerli idi. Duruma hemen el koyuyor. Yaşar Değerli sonra esrarengiz bir kazada vefat etti. Necmettin Abi’nin midesinin üçte ikisi yoktu. Çok ağır bir ülser ameliyatı geçirmişti. Haydarpaşa Asker Hastanesi’ne sevk ediliyor. Biz sandık ki, herhâlde normal bir odada yatıracaklar. Bir de öğrendik ki, hastanenin alt katında, merdivenle inilen, yarı bodrum bir yerde, filmlerde görürsünüz ya... Üç tarafı duvar, koridora bakan tarafı demir parmaklıklı aslan kafesi gibi bir yere konmuş. Ziyaretçi de almıyorlar; ancak, eşini ve çocuğunu alıyorlar. ‘Ben kız kardeşiyim.’ diyerek girdim. ‘Soyisminiz tutmuyor.’ dediler. ‘Evliyim de ondan.’ dedim. Kafalı Hoca tutturdu, vay ben nasıl girmezmişim! ‘Hadi ben evlendim, soy ismim değişti, sana ne diyeceğiz!’ dedim. Öyle ziyaret edebildim. Tutukluluğu 38 gün sürdü.
‘Eşgüdüm Komutanlığı’ yazısı orduya çatıyordu. ‘Eşgüdüm’ kelimesini de Bülent Ecevit uydurmuştu. Necmettin Abi yazısında: ‘Ordu üzerine düşeni yapmıyor, nereyle eşgüdüm yapıyor?’ diye soruyordu. Aslında bizler ordu aleyhinde yazmazdık ama Necmettin Abi’nin kafası atmış. Mustafa Kafalı’nın haberi olsaydı, yazıyı geri çektirirdi. 12 Eylül öncesinde ve sonrasında birbirimizin yazılarına müdahale ederdik.
Sevgi ve Mustafa Kafalı, çok değerli dava adamları. Sevgi Kafalı “Sevgi Korkut Köksal” imzasıyla yazmıştır.
Oytun Şahin’i aradım. Oytun Hanım, Hocamızın 19 Ocak 1979’da tutuklandığını ve Selimiye’de siyasî ve âdi suçluların kaldığı bir koğuşa konduğunu söyledi. 8 Şubat’ta mahkemeye getiriliyor ama nasıl... Kelepçeli... Hergün gazetesinin yazı işleri müdürü Veyis Sözüer’le (İ.Ü. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Âdem Sözüer’in amcası oğlu), birinin sağ, diğerinin sol eli birbirine kelepçelenmiş. İlk duruşmada tahliye yok. Hoca rahatsızlanınca, Haydarpaşa’ya naklediyorlar, Yukarıda Sevgi Hanım’ın anlattığı gibi “aslan kafesi”ne konuyor. 18 gün sonra tekrar mahkemeye çıkıyor ve tahliye ediliyor.