Haberiniz olsun; Taşnak pusuda...

Yine bölünmeyle karşı karşıya kaldık. Karamsarlık değil. Herkes biliyor ki Türkiye’nin doğusunda plan tamamlanmış durumda. İsyan Kobani meselesiyle denenmiş, tatbikat amacına ulaşmış, kaos düzeni hazır. Emir bekleniyor..
Alparslan’ın ayak bastığı, Anadolu’nun kilidini açtığı kapıdan içeri sızan bölücülük, alan tutmuş, yer kaplamış durumunda. Devletin önemli merkezleri tehlikenin kapıya dayandığını saklamıyor, herkesin duyacağı biçimde açık açık söylüyor. Hükümet, adım adım yarattığı canavarın kendi ayağına dolandığını görmenin şaşkınlığını yaşıyor.
Selçuklu sonrası ilk bölündüğümüzde tam 13 beylik çıkmıştı. Osmanlı Devleti doğmasaydı, nitelikli sultanlar yönetime gelmeseydi. Elbette tarihin akışı değişirdi.
Bütünleştik..
Aradan yıllar geçti. Batı’nın öfkesi birikti. Kimi zaman toplaşıp Haçlı oldu, kimi zaman başka şey.. Bizans’ı yenmek, Hristiyanlığı yenmekti çünkü. Aynı zamanda tarihin akışını değiştirmekti .Türkler, en beklenmeyeni, Batı için en umulmayanı yaptı. İstanbul’un alınışıyla yeryüzünün küresel gücünü tahtından etti. Önemli bir güç oldu. Bu gücün sonunun getirilmesi bakımından ilk dünya savaşı bir fırsattı. İmparatorluğu dağıttılar, sınırlarını cetvelle çize çize istediklerine bölüp verdiler ama yine aradan bir istenmeyen çıktı ve Türkiye diye bir devlet kurmayı başardı. Cetvelle çizilen haritaların hepsi yerli yerindeydi ama SEVR planı bir türlü tutturulamamıştı.
Zamana bırakıldı.
Ne Ermenistan’a istenen topraklar verilmiş, ne de Kürtlere.. Bunun için uygun zaman, uygun şartlar kollandı. Ancak ateş her zaman canlı tutuldu. Türklerin iki önemli yumuşak karnı vardı. Buraya sürekli ateş edildiğinde surdan gedik açılır, içeri girilebilirdi. Birincisi; Türkler, Selçuklu’dan sonra İslam öğretisini mutezile anlayışından, akıl dışı alana kaydırmıştı. Türkler, dini cemaatlerden öğreniyordu. Farabî, İbn-i Sina, Birunî gibi akılcı-bilimci damar kurumuş, yerini salt tasavvuf almıştı. Akıl, gizemli dünyadan ilham alınca, toplumları etkilemek kolaylaşır.
Türklere İslam’ı öğreten gizemciler ve ilhamcılar, akıl dışı yoldan ilerleyerek, kurumuş damarları uyandırmadan her birinin aklına “Sakın milliyetçi olmayın. Maazallah dinden çıkarsınız. Peygamberimiz kabileciliği yasaklamıştır” dedi. Haklı olarak Allah’tan korkan Türkler, elbette iyi kul olmak için kendi kendilerinin varlık bilincini görmezden geldiler. Hâlbuki yüz yıllar sonra İbn-i Haldun, asıl gerçekliği söyledi. Ancak ona itibar edenlerin sayısı çok azdı.
Milliyetçilik topluma ait bir kavramdır. Toplum, kan bağını, asabiyeyi aşan, onun da ötesine geçerek kendi içinde farklılaşmış grupları da barındıran, hatta farklı etnik yapılara izin veren bir olgudur. Dolayısı ile peygamberimizin söylediği mekanik, akrabalık ve kan bağı kuvvetli küçük grupla kıyaslanamazdı bile.
İşte Türk milli toplumsallığını bir araya getirici en önemli birleştirici, bütünleştirici aracı dini söylem ve propagandalarla kıranlar iktidar oldular. Olur olmaz, yetiştirildikleri, içinde İslam geçen propaganda merkezlerinde öğrendikleri şey olan Türklüğün kendisine ve onun toplumu bütünleştirici unsurlarına savaş açtılar. Türk’üm demeyi ırkçılık, Türk Milleti demeyi bölücülük sayıp, toplumu kırk parçalı etnik yapıya ayırarak adına mozaik dediler.
Buradan Birinci Dünya Savaşı’nın Türkiye’sini bölenlerle iş birliği içinde, terör örgütünün örgütlenmesini KCK aracılığı ile tabana yaydılar. Sevr’in Kürdistan hedeflerine ulaşmasının ardından sıra Ermenistan meselesine geleceği için şimdilik Taşnak ortada görülmüyor. Zaten en başından beri işin içinde olan Taşnak açıkça görülseydi, ne Oslo süreci, ne de yıkım süreci denen “barış süreci” işlerlik kazanırdı. Taşnak, PKK’nın içinde gizil güç olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor. Çünkü yarın yine Sevr’ci güçlerin isteği ile Ermenistan da hak ettiğini alacak. Türkiye’dekiler perdenin önünü, PKK’yı görüyor. Meseleyi Kürtçülükle ilgili anlıyor. Gelecekte Akdamar Kilisesinde kimin ayin yaptığını görünce nasıl ihanete uğradığını anlarsa mesele yok. Çünkü birileri çıkıp bunun ilahi bir kader olduğunu söyleyerek toplumu ikna edebilir.

Yazarın Diğer Yazıları