Habercinin dili böyleyse...

İlim Kurulu'ndaki bazı ilim adamları "sosyal mesafe" denmesine karşılar. Sosyalleşen insanlar mesafe koymaz, samimî olurlar mantığı içindeler. Başta da "sosyal" denemeyeceğini belirtmiştim. "Fizikî mesafe"den bahsedebiliriz. "sosyal"i, aşırı Türkçeciler çok severler ama Türkçe değildir; "social"den apartılmıştır! "Mektep"i Türkçeleştirip "okumak"tan "okul" yaptık sanırız. Batı dilinden "école-ekol"den alınmıştır. "-sal, sel" ekinin olur olmaz yerde kullanılmasına, hele "neden" zarfının tamamen yanlış kullanılmasına ve birçok kelimeyi yutmasına ne demeliyiz! Dilimizi belli sayıda kelimeye hapsedişlerine girmeyeyim. Çok yazdık.

Türkçeye yerleşmiş, kullanmazsak kendimizi ifade edemeyeceğiz kelimeleri, üç beş kişi, masa başında, bir bir ayıklamış, "O kelimeleri değil; şu kelimeleri kullanacaksınız!" emri vermiş, bizi kendi kısır fikir çemberlerine hapsetmek istemişlerdir.

Peyami Safa, Atsız gibi fikir ve edebiyat dünyamızın güçlü kalemleri önce dilin arılaştırılmasına itibar etmişler; fakat, çıkmaz yola girildiğini görür görmez normale dönmüşlerdir.

Fakültede, bir hoca, sonra kıymetli eserler de verdi, "ve" bağlacının kaldırıldığını söylemişti. Demek istiyordu ki, mümkün olduğu kadar "ve" bağlacını kullanmayın. Kullanmazsak kendimizi ifade edemeyeceğimiz bir kelime Arapçadan geldi diye atılıyor ve yerine kelime de bulunamıyor. "Ve" bağlacını kullanmadan kitap yazanlar bile oldu!

Ölçüyü zamanında koydular hâlbuki. Cumhuriyet'ten önce, Selanik'te çıkmaya başlayan "Genç Kalemler" dergisinde, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve arkadaşları "Yeni Lisan" başlığı altında, imzalı imzasız birçok makale yazdılar.

Türkçemizin nasıl iğdiş edildiğini yaza yaza bitiremeyiz. Hazin bir örnek vereceğim:

Ekranda bilinen bir yüz çalıştığı televizyon kanalından istifa etmiş. Bu hanım aynı zamanda haber müdürüymüş. Duyuru metnini ilk bakışta hiç yadırgamaz okuyup geçersiniz. Bakalım neler çıkacak:

Diyor ki: "...haber verme görevimi layıkıyla yerine getirebilmek adına..." değil; "... getirebilmek için..." uygun.

Diyor ki: "Bu uğurda yeri geldi kendimi, yeri geldi ailemi ikinci plana koymaktan çekinmedim çünkü; sizlere haber vermek benim için nefes almak kadar kıymetli."

"Bu uğurda" fazla. Kullanmasına gerek yoktu. "...yeri geldi kendimi, yeri geldi ailemi..." diyor. Zaten kendisi vazifesini yapıyor; "ailemi" dese yeterliydi. "...ikinci plana koymaktan çekinmedim" diyor. "... geri plana ittim..." uygundu. "...çekinmedim çünkü; ..." diyor. Burada noktalı virgülü "... çekinmedim; çünkü," şeklinde kullanmalıydı. Belli kesimin pek itibar ettiği Ömer Asım Aksoy'un "Dil Yanlışları" kitabına baksaydı öğrenirdi.

"Bu yaklaşımımın tezahürü olarak..." diyor. Gereksiz bir cümle. "... ifa etmek için yaşadığım yorgunluk..." diyor. "yorgunluk" yaşanır mı? İnsan yorulur. "...gözden geçirme şansı verdi." diyor... "Fırsatı verdi." demesi daha uygundu. "...önceliklerimiz bizim kaderimiz." ifadesi yersiz. "Durup, dinlenip..." diyor. "durup" fazla. "...üstlenmiş olduğum görevlerimden..." "görev" zaten üstlenmektir. "üstlenmiş olduğum" fazla. "...istifa ederek ayrılıyorum." diyor. Ya "istifa ediyorum" ya "ayrılıyorum" diyecekti. "Nelson Mandela derki..." diyor. Burada "ki" ayrı yazılacaktı. Seyredenleri kastederek "...siz izleyicilerimle..." diyor. "seyircilerimle" demeliydi.

148 kelimelik metinden bunlar çıktı.

dfs-004-001-011-001-001-001-002.jpg

Yazarın Diğer Yazıları