Gülsek mi ağlasak mı?

Orta Doğu bölgesinin yöneticisi olacakmışız. Bunun engellemek isteyenlere ateş püskürüyor Dışişleri Bakanı’mız.
Hiç şaşırmadık.
Neden şaşıralım, hepimiz biliyoruz ki Türkiye’yi yönetenler Büyük Orta Doğu Projesinin siyasal aktörleridir ve bu rolü Türkiye’nin en temel çıkarları uğruna oynamıyorlar.
İşte bakınız Barzani, Türkiye’ye gelmezden evvel ABD’ye gitti. Orada ne konuştuysa konuştu. Hangi adımları atacaklarına dair karara varıldı, ardından Türkiye’ye geldi.
Bizimkiler hemen açıklama yaptılar: “PKK silahı bırakırsa biz de gereğini yaparız” diye.
Dikkatinizi çekerim, Barzani’nin en son açıklamasına bakar mısınız?
Diyor ki: “Eğer, Eylül ayına kadar Irak’taki siyasi kriz çözülmezse bağımsızlık referandumu yaparız.”
Ne demek bu? “Arkadaş biz, ABD ve Türkiye ile anlaştık. Eylülden itibaren kendi devletimizi kuruyoruz.”
Bir şeye daha dikkat ediniz lütfen.
Bunlar yaşanırken aynı süreç içinde Türkiye’deki ayrılıkçılar da ABD’de?
Bilin bakalım niye oradalar?
Onlara da deniliyor ki “Siz Barzani ile Türkiye arasında sürdürülen ortak politikalara ses çıkarmayın. Yakında Kuzey Irak’ta Kürt Devleti kurulacak. Sizin için de iyi şeyler düşünüyoruz. AKP hükümeti bize söz verdi. Yeni anayasa ile bir takım tavizler verilecek. Eğer PKK sorun olursa siz de işlerin yolunda gitmesi için araya mesafe koyun.”
Peki kolay mı PKK ile araya mesafe koymak? Değil.
İşte bu sebepledir ki ABD’den icazet ve görev bekleyen BDP’liler birden bire PKK’yı Filistin Kurtuluş Ordusu’na benzettiler.
PKK Filistin Kurtuluş Ordusu gibi bir örgüt olarak algılanırsa ve ABD mahfillerinden de buna destek gelirse PKK’nın affı kolay olacaktır. Halbuki Filistin Kurtuluş Ordusu veya benzerlerinin PKK ile hiç alakası yok. Bir kere Filistin toprakları işgal edildi. İkincisi, İsrail devletinin hiçbir zaman Filistinli bir Cumhurbaşkanı, Filistin asıllı bir Başbakanı, Filistin asıllı bir tek generali olmadı. Ülke yönetiminde yer edinmedi.
Kaldı ki Filistin iki bin yıl sonra Yahudilerin istilasına uğrayan bir ülke. Ama olsun. Mesele meşruiyet ortaya koymak ve dünyaya tezatları benzer diye yutturmak ve sonra da Türkiye’den taleplerde bulunmaktır.
Yoksa ne mi olur?
Bir sırrı Süreyya Önder çıkar, “24 Nisan, Ermenilerin katledildiği gündür” der ve “biz bütünüz” dediği ülkenin tarihine ihanet eder. Sözde Kürt savunucusu olan bu zat, pek alâ biliyor ki Ermeniler daha çok, Doğu Anadolu’da omuz üstünde baş koymamışlar, orada kadınların ırzına geçmişlerdir.
Ama olsun, maksat Türkiye’ye hesap sormak ve alttan alta tehdit alanını genişletmek ve bu arada Ermeni meselesinde önyargılı olan AB ülkeleri ile ABD kamuoyunu arkaya almaktır.
Sonra ABD’nin gözetimi altında Barzani-Türkiye pazarlık alanında yer edinmek ve böylece yeni anayasada olabildiğince istediklerini Türkiye’ye kabul ettirmek ve bu arada tasfiye edilecek PKK’ya mümkünse güçlü siyasal destek sağlamaktır.
Ne diyor Türkiye’nin Dışişleri Bakanı; “Orta Doğu’nun hâkimi biziz.”
Gülsek mi ağlasak mı?

Yazarın Diğer Yazıları