Gölgesine savaş açan kahraman
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı önce anlayamayan bazı iktidar taraftarları, aradan geçen epey bir zaman sonra meselenin özünü kavrayınca gülümsemeye başladı.
Niye?
Çünkü Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ın “tırnak içinde” diyerek “kaldırdık” dediği ibarelerin ortamdan çekilmesiyle geriye, iktidarın elini güçlendirecek durum kaldı da ondan.
Nasıl?
Şöyle: Anayasa Mahkemesi önceki gün açıkladığı kararla aslında şunu demek istiyor: “Biz, anayasaya uygunluk denetimi yaparak, uygun olmayacak hususları metinden çıkardık. Geriye uygun olanlar kaldı.”
Eee!
E’si, anlayın artık. Geriye anayasaya uygun olanlar kaldıysa kim neden “hayır” oyu versin? Denetimi yapılmış, hukuka uymadığı söylenen ibareler metinden çıkarılmış. Geriye anamızın ak sütü gibi helal tertemiz maddeler kalmış. Bu durumda ne yapacağız?
Bu durumda, Türkiye başbakanının, Anayasa Mahkemesi dâhil, hoşuna gidecek kararlar vermeyen tüm mahkemelere ve bizzat hukukun kendisine yönelik olarak söylediği sözler, ithamlar, haksız suçlamalar ve geliştirdiği suikastlar yanına kâr kalarak referanduma gideceğiz.
Her şey çoktan unutuldu bile.
Kim demiş kimin haberi var?
Siz yarına bakınız.
Şimdi sıra halkta.
Halka soralım.
Soralım tabii. Ancak bulgur, pirinç, para pul dağıtmadan soralım. Hukuka uygun, rüşvetsiz, yasama organının saygınlığını koruyan davranışlar içinde soralım.
Müslüman isek Müslüman gibi davranalım. Değilsek kutsallarımız ne ise ona göre davranalım.
Özü, sözü bir olalım. “Elinden ve dilinden emin olma” kuralını temel yaşam felsefesi haline getirelim.
Var mısınız?
Hiç sanmam.
Benim anlamadığım, herkese dürüstlük dersi verenlerin, neden kendilerinin hiç dürüst olmadıklarıdır. Görelim bakalım.
Ortaya eğrisiyle doğrusuyla bir halk iradesi çıkacak elbet. Bu doğru. Ancak “millet iradesi”, dürüst içerikle mi, rüşvetçi içerikle mi şekil alacak? Asıl mesele bu.
Yalan üzerine kurulu bir propagandayla mı, doğruluk üzerine kurulu bir propagandayla mı halka sunulacak?
İşte demokrasinin kırılganlığı, zayıflığı tam da burada ortaya çıkıyor. Seçmen davranışlarını yönlendiren muhteva (içerik), siyasetin ahlakını ortaya koyuyor. Demokrasi, demokratik dürüstlüğü benimseyenlerin elinde gerçek amacına uygun işler. Benimsemeyenlerin elinde çabuk suiistimal edilir.
Meselâ iktidar, “Ben bu anayasa değişikliğini aslında kendim için istiyorum. Devletin varlığı ve devamlılığı bakımından önemli olan kurumlara kendi felsefeme uygun kimseler getirerek yön vermek amacındayım” diyecek mi? Demeyecekse ve her ne söyleyecekse gerçeği yansıtmayacağından yalanın bilgisi olacaktır. Bu durumda ortaya çıkacak halk iradesi ve dolayısı ile demokrasi neyi oylamış oluyor?
Yalanı.
Başka?
Gizleneni, saklananı. Peki, sonuç neyin sonucu oluyor ve ortaya çıkan irade aslında ne anlama geliyor? Gerçek millet iradesi, ancak gerçekler millete söylenerek ortaya çıkabilir. Diğer tüm hallerde ortaya çıkan irade, saptırılmış kara propagandaya halkın inanıp inanmadığının göstergesi olmanın ötesine geçemez. Biliyor musunuz, Anayasa Mahkemesi aslında kendi geleceğini oyladı.
Ey, gölgesine savaş açan kahraman! İstediğin yere hançerini sapla. Sana dokunduğunda hakikati anlayacaksın.