Göç, salt insani sorun değil...

İnsani yardım tek başına Türkiye'nin sorununu olmamalıdır. BM ve özellikle de AB ülkeleri yarattıkları Orta Doğu sorunundan bu kadar kolay kurtulmamalıdırlar.

Evet, ürkiye ister istemez Suriye'nin komşusu olması hasebiyle göç dalgasıyla karşı karşıya kalacaktır. Orada yaşanan her sorun ister istemez hepimizin huzurunu kaçıracaktır. Ancak Avrupa'nın da huzurunu kaçırmalıdır ve Türkiye buna mani olmamalıdır.

Türkiye mani mi oluyor diyenler olabilir.

Evet, mani oluyor.

Nasıl?

AB ülkeleri ile anlaşma yaparak.

Parası olan kaçkınlar Avrupa'ya geçebilirken garibanlar Türkiye'de tutuluyor. Bunun karşılığı olarak da AB para vereceğini söylüyor.

Hâlbuki savaşın insani etki ve baskılarının özellikle Avrupa sokaklarında görülmesi lazım.

Avrupa'nın huzuru ve güveni bozulsun ki Türkiye ile daha iyi anlaşılsın. Hatta destek olsun..

Türkiye'yi yönetenler anlaşma yerine tam tersine göçmenlere yardımcı olmalıdırlar.

Bu madalyonun bir yüzü..

Öteki yüzünde ise göçün beraberinde getirdiği nüfus değişmesi var.

Başka?

Ülkeye yüklediği ekonomik fatura var.

Çok daha başka?

Göçün girdiği ülkedeki nüfusun yaşam kalitesini etkilemesi var.

Hiç şüphesiz bunların en başında nüfusun yığıldığı ülkede meydana gelebilecek demografik yapı hepsinden önemlidir..

Niye?

Çünkü o ülkenin geleceğini ilgilendiriyor.

Örneğin, Türkiye'de kalıcı hale gelecek bir Arap nüfusun ilerde, özerklik istemeyeceğine dair bir garantisi olan var mı?

Kısaca..

Görüldüğü gibi göç, sadece insani değil. Aynı zamanda ülkenin nüfus çoğunluğunu ya da azlığını değiştiren bir olgu..

Avrupa'yı da korkutan bu.

Göçmenlerin aç ve yoksul olmaları değil.

AB ekonomileri bizim gibi kırılgan bir ekonomiye sahip değil ki. Mesela Almanya'nın bütçesi fazla veriyor.

Düşünün.

Böyle bir ülke için birkaç milyon Suriyeliye bakmak hiç önemli değil.

Neden korkuyorlar?..

Demografik yapıdan.

Geleceğin Avrupa'sının yeni bir Endülüs'e dönüşmesinden korkuyorlar.

Türkiye de bundan korkmalı.. İçerden bazıları "bizim kültürümüz, tarihimiz" vs. diyerek lafı döndürüp dolaştırıyor. Meseleyi İslam medeniyeti üzerinden açıklamaya çalışıyor ama yaşadığımız PKK gerçeği bunu yalanlıyor. İslam toplumu içinde de kendi devletine düşman ayrılıkçılar çıktığını belgeliyor. Ve Türkiye'nin enerjisini tüketen bir gerçeği gözler önüne seriyor.

Bir taraftan, siyasal rakiplerini PKK'ya yakınlık ve ihanetle suçlayan zihniyetler, öte yandan Arap nüfusun artmasını kültür ve medeniyetle meşrulaştırmak istiyor.

Ama unuttukları bir şey var.

Bu insanların önemli bir kısmı kendi ülkelerine karşı bağını koparmış olmanın ötesinde içlerinde silahlı güce dönüşecek bir potansiyeli barındırıyor.

Demek ki ihtimal de olsa, demografik yapının değişmesi Türkiye için; ideal, özlenen, mutlaka olması gereken bir hakikat değil, tam tersine içinde ayrılıkçı Arap Milliyetçiliğini besleyen bir gerçeği barındırıyor.

Balkanları niye kayıp etmiştik hatırlayın...

Yazarın Diğer Yazıları