Getto savaşları gibi
Bosna'ya savaşın ortasında gittim. Sonra Kosova'da savaşı Arnavutluk'tan sınırda takip ettim. Ayrıntıları zamanında yazdım. Birer tarihî vesikadır.
Arnavutluk-Kosova sınırında, hemen karşıda Sırp askerler siper kazıyorlar, bir taraftan da Kosova'dan kaçan Arnavutlar ve Türkler, ne vasıta bulmuşlarsa akın akın geliyorlar.
Güneydoğu'da savaşı -kim ne derse desin bir savaş veriliyor- naklen seyrederken aklıma Bosna ve Kosova geldi.
Her gün ekranlarda gösteriliyor: Ne tahkimât, ne tahkimât!.. PKK, âdeta muhkem gettolar kurmuş.
Getto deyince... Yahudilerin getto savaşlarını bilir misiniz? İkinci Dünya Savaşı sırasında, Almanlara karşı sokaklarda, dehlizlerde, bodrumlarda, yer altlarında direnç gösteriyorlardı. En bilinen direniş gettosu Varşova'da idi.
Şimdiki Gazze'nin durumunu Yahudilerin geçmişteki getto savaşlarına benzetirim. Hatta bir ara Gazze'ye tekrar gidip getto hayatını, direniş hikâyelerini dinlemek, oradan bir adım beride İsrail'e geçip getto destanlarını derlemek, iki tarafın gettolarını karşılaştırmak istemiştim.
Düşünüyorum da... Yoksa PKK'nın Yahudi danışmanları mı var?!
Yahudiler birer destan yazmışlardı. PKK, yenileceğini bile bile, kendilerince bir destan yazmak, tarihe bir "kahramanlık"(!) mirası mı bırakmak istiyor?!
Yahudi gettoları ile PKK'nın tahkimâtı çok farklı... Yahudiler, katliamdan kurtulabilmek için savaş veriyorlardı. Gazzeliler vatanları için... Ya Marxist PKK? Söylemeye gerek var mı?
Güneydoğu'da bazı ilçelerdeki çatışmalar bir an önce bitirilmelidir. Göçler içimizi sızlatıyor. O göçlerin Kosova göçlerinden farkı yok. Sokak savaşına geçilmeden, mahalleler boşaltılabilseydi keşke. Göçebilenler göçtüler ama perişanlar. Kalanlar ise âdeta ölümü bekliyorlar. Onlar bu ülkenin insanlarıdır; rahat ettirilmeliydiler.
Maalesef bazı gazeteler ve kanallar PKK'nın yayın organları gibi. Çatışmalardaki ölümler, insanların çaresizliği istismar ediliyor.
Artık bir eğlence programında bile çok rahat PKK propagandası yapılabiliyor. (En son Beyazıt Öztürk'ün programı). Videoyu seyrettim. Beyazıt, öğretmen olduğunu söyleyen o konuşana müdahale etmeliydi. Etmediği gibi alkışlattı da. Neden orada ölümler, göçler oluyor? Meselenin bu tarafı düşünülmüyor. Sokağa çıkma yasağı ilân edilen ilçelerde öğretmenler neden gitmek zorunda kaldıklarına bir açıklama getirmeden, öğretmenler suçlanıyor. Muhtemelen olumsuzlukların üzüntüsüyle, müdahale etmek Beyazıt'ın aklına gelmedi. Sonradan anlaşıldı ki, bağlanan kişi öğretmen de değilmiş. Haberciler, böyle oyunlara gelmiyorlar. Aynı türdeki mesajlara karşı bunlara PKK'nın sebep olduğunu söylüyorlar. Beyazıt, iyi niyetinin suistimal edildiğini açıklamalı ve halkımızdan özür dilemelidir.
Boğaziçi Üniversitesi'nden son bir haber vereyim size. Üniversitenin folklor kulübü bir video çekmiş, ellerinde deflerle bir koro PKK propagandası yapıyor ve hapisteki militanların serbest bırakılmasını istiyor. Tek tek isim sayıyorlar. İçlerinde, Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun katili olduğu iddiasıyla tutuklu militan da var.
Bu üniversite batmış... Yönetimin müsamahası, Emniyet'in, MİT'in uyuması, PKK'lıları öyle bir cesaretlendirmiş ki istedikleri gibi at koşturuyorlar. Hep diyorum... PKK asıl cephe gerisinde; Meclis'te, üniversitelerde, basın yayın organlarında...