Gerisi gelir, anlaşmalar böyle
Taviz AKP’nin temel politikası.. Aynı zamanda var olma sebebi. Tarihe 14 Nisan açıklaması olarak geçen, Türkiye Başbakan’ı R. Tayyip Erdoğan’ın Ermenileri mutlu eden ve Halaçoğlu’nun deyişi ile 510 bin 710 şehidi yok sayan açıklaması bunlardan en sonuncusu.
Aynısını Annan Planı denilerek Kıbrıs’ta yaşamadık mı?
Seçimi kazanmak ve “Evet” demek için Erdoğan taraftarlarının çabaları çoktan tarihin tozlu raflarında yerini aldı.
Peki, PKK meselesi... Kaç kere dinledik “teröriste konuşan alçaktır” lafını?..
Peki sonra?.. Sonrası içinde bulunduğunuz durumdur.
Şimdi ABD’ye mesaj gönderiyor..
“Benimle arayı bozmayın. Ben her zamanki yerimde duruyorum. Sizinle yaptığım anlaşmalara da sadığım. Son günlerde aramız bozuldu. Bana ’paralel yapı ile’yeterince ders verdiniz. Farkındayım. Hatamı anladım..Cumhurbaşkanı olmak istiyorum. Daha çook işimiz olacak.. Gelin şu kırgınlıkları giderelim” diyor.
Neydi o anlaşmalar?
Özellikle Sayın Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde varılan 9 maddelik gelecek planıydı. Sayın Gül bunu yalanlamamıştı. O anlaşmanın içeriğinde bugünü haber veren maddeler vardı. Hatırlayın Sayın Gül Erivan’a giderek maç bile seyretmişti..
Anlaşma kısa gibi görülse de içeriği Türkiye’nin vereceği tavizlere dayalıydı.. PKK’nın isteklerini kabul, Doğu Anadolu’da bir Kürt bölgesi yaratma, Ermenistan’la ikili ilişkileri geliştirme, Kıbrıs’ta Rumlarla ortak devleti ABD’nin istediği gibi kurmaya yanaşma...
Esasında AKP’nin kuruluşu ve asıl varlığı bu ikili anlaşmalara dayalıdır.
Yeniçağ’ı takip eden okuyucular hatırlayacaktır. Sayın Arslan Bulut’un onlarca kere yazdığı ABD’den gelen memorandumun AKP tüzüğünde nasıl yer aldığını. Yine Aydınlık’ta çıkan az evvel sözünü ettiğimiz 9 maddelik anlaşmanın tam metnini.
Türkiye’nin yakın dönem siyasal tarihi 28 Şubat ve sonrasında omurgası kırılan Türkiye’nin AKP ile başta rejim değişikliği olmak üzere önemli bir makas değiştirdiğini biliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri başkanlık tartışmaları, seçimlerin D’Hont sistemi bağlamında dar veya daraltılmış bölge sistemlerine dönüştürülmek istenmesinin gerisinde rejim değişikliği var. İki partili, başkanlık ya da yarıbaşkanlık sistemiyle Türkiye bütünüyle Atatürk Türkiye’sinin şablonundan kurtulacak. Amaçlanan bu.. İşte bu sebeple kırılan ABD-Erdoğan ilişkilerinin yeniden düzeltilmesi şart. Bunun için de önceki anlaşmaların sürdürüldüğü mesajının verilmesi gerekmez mi? Güçlü bir mesaj olursa daha iyi olmaz mı? Hatta bütün dünyanın ilgisini çekmez mi? Hatırlasanıza dünyanın birçok ülkesi Ermeni meselesi ile ilgili “Ermeniler katledilmedi diyemezsiniz” yasağı koyarak tutum belirlemediler mi? Siyasi bir tavır, kısaca yeni bir Haçlı bloku oluşturma sürecine girmediler mi?
Erdoğan taraftarlarının “büyük başarı. ABD’ye ters köşe” gibi başlıklarla verdiği haberlerin tavize dayandığını, bir gerileme, içe çekiliş, önemli bir kırılma olduğunu biz biliyoruz ve önceden olacakları da geçen zaman içinde yazmıştık..
Bir de Erivan’a bakın...
Sarkisyan’da bir kırılma var mı? Geri adım. Çekilme.. “Sizi anladık.. Teşekkür ederiz” diye bir söz?.. Yok!. Olmayacak zaten. Onların politikaları alma, sürekli kazanma; bizimkiler; verme, sürekli geri adım üzerine kurulu..
Adamlar 510 bin 713 insanımızı katletmişler. Kadın çocuk, yaşlı.. demeden diri diri toprağa gömmüşler. Kılıçtan geçirmişler, alınlarına çivi çakmışlar.. keza daha da yakını onlarca diplomatımıza pusu kurup kurşunlamış ve bu ülkenin “ben Müslümanım, dindarım, Allah dostuyum” diyen cenahı hep bir ağızdan başbakanın verdiği tavizle sevinçten göklere uçuyor...