Gerilemenin fotoğrafı
Taha Akyol'dan bir alıntıyla başlayalım: "İki toplum düşünelim: İkisi de 1 liralık yatırım yapıyor fakat biri belli bir sürede iki lira üretiyor, öbürü bu başarıyı gösteremiyor. Bunun sebebi eğitimin kalitesi, teknolojik yenilenme kapasitesi, kurumların rasyonel çalışması, hukuk düzeninin işlerliği, toplumun kendi içinde barışık olması, hatta özgürlüğün sağlayabileceği zihin açıklığı gibi unsurlar….
İşte buna "Toplam Faktör Verimliliği" deniliyor."
Amacım, ekonomiden bahsederek, Türkiye'nin "Toplam Faktör Verimliliğinde" neden gerilediği üzerinde durmak değil. Amacım, Eğitim ile kalkınma ilişkisi arasındaki bağıntıya vurgu yaptıktan sonra içinde bulunduğumuz sürece dikkatinizi çekmek.
Eğitimde gecikme ve yıl atlamanın ülkeye geri dönülmez bir bedeli var. Toplam Faktör verimliliğini etkileyen;
Eğitimin kalitesi,
Teknolojik yenilenme kapasitesi,
Kurumların rasyonel çalışması,
Hukuk düzeninin işlerliği ve
Toplumun kendi içinde barışık olması, hatta,
Özgürlüğün sağlayabileceği zihin açıklığı gibi alt faktörlerin tamamı eğitimle ilgili.
Başka bir ifade ile "eğitimin kalitesi", tüm öteki değişkenlerin belirleyicisi.
Eğitim kaliteliyse, "teknolojik yenilenme kapasitesi" yaratabilirsin. İyi mühendis yetiştiremezsen nasıl yapacaksın?
Aynı şekilde, kurumların rasyonel (amacına uygun ve akılcı) çalışması da nitelik bakımından yüksek kaliteli insanlara bağlıdır. Çapsızlar, yetersiz (liyakatsiz) oldukları için bugün sıkıntı çekiyoruz.
Hukuk düzeninin işlerliği de aynı şekilde. İyi yetişmiş, mesleğinin temel etik ve ahlak kurallarını benimsemiş kişiler sayesinde toplumsal kaliteyi yükseltiyor.
"Özgürlüğün sağlayacağı zihin açıklığını" eğitimden bağımsız düşünebilir miyiz?
Toplum, bilerek ve isteyerek çocuklarımıza öğretilen hatalı öğrenmelerin bedelini ödüyor.
FETÖ'cülerin beyni neden esir sanıyorsunuz?
Hatalı öğretimlerin, öğrenenlerde kalıp yargılara ulaşmasından.
Düşünelim: Bir tarikat bağlısı kişi kendisini ne kadar özgür ve bağımsız ifade edebilir? Bu zavallının zihni; saygı duyduğu ve koşulsuz iman ettiği Allah'ı kendisine gerekçe gösterilerek işgal edilip ele geçirilmiştir. Artık o, tarikat boyunduruğuna girmiş, bu uğurda her şeyi yapmağa hazır eleman haline gelmiştir.
Kimse kusura bakmasın benzer durum ideolojiler için de geçerlidir. Kalıplaşmış yargılarını kıramamış bir zihin, çağdaş köle değilse nedir?
Bu sebepledir ki çağdaş eğitim önceliği "eleştirel düşünceye" vermektedir. Mesele salt öğrenmiş olmak değil, iyi bir beyin işletim sistemine sahip kimseler olarak yetişmektir. Bunun yolu da eleştirel düşünme becerisinin kazandırılmasıdır. Aksi halde her yönden bilgi bombardımanıyla karşı karşıya olduğumuz bu dünyada; her fikir, her belirsiz düşünce, her sapkın inanç, zihnimizi ele geçirebilir. Beynimizin ayıklama gücünü geliştirmek zorundayız. Bunun yolu da eleştirel düşünebilme becerisi kazanabilmemizdir.
Korona süreciyle eğitim aksıyor. Yetkililer, halen daha "yapacağız, edeceğiz" diyorlar. Hâlbuki önlerinde epey zaman vardı. Toplumsal beklentiyi karşılayacak şekilde değerlendirmediler.
Ne demiştik yazının başında?
"İki toplum düşünelim: İkisi de 1 liralık yatırım yapıyor fakat biri belli bir sürede iki lira üretiyor, öbürü bu başarıyı gösteremiyor…"
Sonuç?
Toplam faktör verimsizliği.
Gerileme yani.