Geldikleri gibi giderler!
Mirliva Mustafa Kemal 13 Kasım 1918''de Adana''dan İstanbul''a gelir, Haydarpaşa''dan bir istimbotla Galata''ya geçerken yurdun bağrına, İstanbul kentimizin sularına demir atmış düşman zırhlılarını görür. Vatanseverlerin kalbine saplanmış bir bıçak gibi duran düşman donanması onu umutsuzluğa sürüklemez ve ağzından şu sözler dökülür:
"Geldikleri gibi giderler..."
Koca imparatorluğu yıkan, düşmanın varlığıyla aziz topraklarımızı kirletmesine neden olan olay 1. Dünya Savaşı''nı yitirmemiz değildi... Yobazlıktı, dini çıkarları için kullanan saltanat yanlıları idi, İslam''dan rant sağlayan ruhban sınıfı idi, eğitimde ve bilimde geri kalmışlıktı, özgür düşüncenin yönetim tarafından engellenmesiydi, halkın üstüne konulan ağır vergilerdi, kontrolden çıkan borçlar, fiyat artışlarıydı, devleti rüşvetin sarmasıydı, ahlaksızlığın, komploların, her gün patlayan skandalların varlığıydı, ordunun tarikatların eline geçmesiydi...
Hangi sistem bu kadar pisliği, karanlığı, asalağı üstünde taşıyabilirdi? İşte imparatorluk böyle çöktü gitti…
Peki Mustafa Kemal umudunu nereden alıyordu? Karanlığın yerine aydınlığın geleceğini nereden biliyordu?
Onun emin olduğu, kuvvetinin dayanak noktası büyük Türk milleti idi. Çektiği acılara, salgınlarda, savaşlarda yaşadığı can kayıplarına rağmen, yaşamdaki hayat pahalılığı ile aç ve sefil kalmasına rağmen bu halkın yaşanılan kötü akışı tersine çevirebileceğine inancı tamdı.
Unutmayalım ki bu halkın yazılı iki bin yıllık, sözlü daha fazla bir tarihi vardır. Ekonomide, politikada, sosyal alanda belirttiğimiz gibi büyük sorunlar görmüştür ama bir noktada bunlara dur demiş, varlığını korumayı başarmıştır.
Bugün de ekonomide ve siyasette büyük sorunlarımız var ancak bunları tartıştıkça, yazdıkça, konuştukça her gün adım adım çözüme ulaşacağız.
Ve en önemlisi bu ülkenin başına bela açanlar, içten içe kemirenler, talan edenler, soyanlar, her tür rezilliği yapıp bu işten de sıyırırız diyenler bilmelidir ki, bir gün geldikleri gibi giderler...