Filistin’de biteviye savaş
İlerisi için düşünürsek, Ortadoğu’da bir Yahudi devleti var olamaz; Filistin devleti de. Biteviye savaş, biteviye katliam... Nereye kadar? Siyonistlerin elinde nükleer silah dahi olsa hiçbir netice alamayacaklar. Bu silahı kullanması intihar demektir. Filistinliler-Yahudiler iç içe...
19 Ekim 2023’te çıkan yazımda “Sarık” ve “kipa”ya işaret ediyorum:
“‘Sarık’ ve ‘kipa’ eksenli ideoloji sürekli çatışmayı beraberinde getirecektir. Dini özele indirsek, herkes ‘Lekum dînikum veliye din’ (Kâfirûn 109/6) dese, kendi dinini yaşasa, din sadece ‘tebliğ’de kalsa, mesele bitecek. ‘Medine Sözlemesi’nde Yahudiler ayrı yer tutar. Bu sözleşmenin bir adı “birbirine ilişmeme’ değil mi?”
İster Eski Ahit’e atıfla “Demir Kılıçlar Harekâtı” deyin, ister “Yeşaya kehaneti” deyin, “kurtuluş” yok; sürekli savaş; neticesi tükeniş.
Filistin sahası üç dinin merkezi. Yahudiler, Hristiyanlık, Müslümanlık. Hristiyanlar aradan çekildiler. İddiaları olmaması da esas. Ama Yahudilerin ve Müslümanların iddiaları diri.
Biri kipayı biri sarığı çıkaracak ve masaya oturacak. Başka bir yol bulamazsınız. Bir Yahudi devletinden, bir İslâmî devletten bahsedilmeyecek. Ortak mekanizma işletilecek. Birbirlerine üstünlük taslıyorlarsa, hemen savaşa tutuşuyorlarsa bir “Osmanlı” çıkacak, hepsinin tepesinde olacak. Filistin Osmanlı’dayken, herkes kendi yolunda yürümüyor muydu?!
***
İsrail’e de Filistin’e de gittim ve gözledim.
7 Ekim’den beri, Binyamin Yetanyahu gibi, bir akıl yoksununun kendi yanlış inançlarına sarılarak saldırması, beni müşahedelerime götürdü. İki tarafla da yaptığım görüşmelerden alıntılar verdim.
Şimdi o zaman gözlediğim halkı anlatacağım. Anlattıklarımdan bu çatışmaların neden bitmeyeceğini anlayacaksınız.
“İsrail dünya gündemini hep işgal ettiği için, gözümüze bambaşka görünecek gibi geliyordu. Tel Aviv, yeni bir şehir olarak mimarî bir düzen içinde inşa edildiğini sanıyorduk. Caddelerin eğreti, evlerin bizim kasaba evlerinden daha iptidaî olduğunu görünce şaşırmadık desem yalan olur. Her taraf asfalttı. Asfaltın karalığı kaldırımlara taşmıştı. Öbek öbek yığılmış çöpler, bizim Eminönü'nü andırıyordu. Gözümüze çok sık ‘hostel’ ilişti. Hosteller, tabiri caizse bitli turistlerin çok ucuza yattıkları koğuş örneği otellerdi. Kudüs'ü merkez seçmiştik (Bu arada Kudüs'ün mimarî hususiyetinin tarihle bütünleştiğini, başka yapıya izin verilmediğini belirteyim.) Çalışmalarımızı bu tarihî şehirde yürütüyorduk. Tel Aviv'e Türk işçilerinin durumunu araştırmak için ikinci defa geldiğimizde bildik sokaklar ve bildik insanlarla karşılaştık. Yahudilerin ırk olarak ayrı bir özelliği yoktu. Özellikle Tel Aviv'in eski Tarhana merkezi ile bizim İstanbul'daki Beyazıt Meydanını karşılaştırdığınızda yürüyen, gezen, alışveriş yapan insanların görünüş ve giyim kuşamlarının fazla farklı olmadıklarını görüyorsunuz. Yahudilerin kimi beyaz tenli, kimi esmer, kimi kumral, kimi buğday benizli... Yalnız bir farklılık: Zenci tiplerle sık karşılaştık. Zenci tipler Etopya ve Afrika'nın diğer bölgelerinden getirilen Yahudiler. Onların da ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördükleri, bunun için şikâyetçi oldukları ve yürüyüşler yaptıkları medyaya aksetmişti. Türkiye ile aynı dükkân biçimleri... Eşyalar dışarı taşmış. Kesinlikle söyleyebilirim ki, bizim mağazalarımızdaki çeşitlilik ve dizayn İsraillilerde yok. Hele dindarların durumu... Onu ilerleyen sayfalarda yeri geldikçe ayrıntılı anlatacağız.”
“Dindar Yahudiler” ayrıntısı, savaşın niçin süreceğini gösterecek. (Sonra devam)