Filistin’de barış da olmaz iki devlet de...

İsrail’in en uzun başbakanlığını yürüten (üçüncü döneminde) Binyamin Netahyahu’nun adamları, akıl almaz katliama giriştiler. Şimdiye kadar uygulamalarında Filistinlileri korkutacaklarını, sindireceklerini, boyun eğdireceklerini sandılar. Ama onlar radikalleştikçe, Filistinliler de radikalleştiler.

Çaresizlikten mi desem bilemiyorum, Yahudilerle uyuşan Filistinliler de bulunuyor. Ekmeği veren Yahudi... İster istemez sessiz kalıyorlar. İsrail tarafında çalışan, çok sayıda Filistinli var(dı). Geri hizmetleri Filistinliler görüyorlar(dı).

(Tel Aviv’de ve Batı Kudüs’te bu örnekleri gördüğümde şaşırmıştım. Acaba demiştim, bu kadar bir aradayken, ister istemez bir samimiyet doğuyor muydu, dostluk kuruluyor muydu? İki taraf da “insan” neticede. Dinî bağlantıları demeyeyim, ideolojik saplantıları yoksa muhakkak dostluk kurabilirler(di). Ta başta ilişkileri dikkatimi çekmişti. “Samimiyet” testine girdim. Zaman yetersizliğinden bir kanaate varamadım.)

Netanyahu’nun 2001’de evinde aile içinde yaptığı konuşma çok tartışıldı. Görüntü onun, ses de onun. Şimdiye kadarki icraatı o sözlerle örtüşüyor. “Ses benim değil.” diyemez. “İnsan” olan böyle konuşabilir mi?!

“Asıl yapılması gereken şey, onları sürekli vurmak, üç beş kez değil, sürekli olarak vurmak, acı çektirmek. Öyle bir bedel ödemeliler ki yaralarını asla saramamalılar. Şu ana kadar böyle bir bedel ödetebilmiş değiliz. Filistin yönetimine yönelik kapsamlı bir saldırı… Sonrasında her şeyin yok olup gideceğine inanacaklar. Her şeylerini yerle bir edecek bir korku… Onlara yaşatmamız gereken tam olarak budur!”

Aile içinden biri soruyor: “Peki ya Amerika bize bir şey derse?” Hepimizin bildiği cevabı veriyor: “Ne yapabilirler ki? Amerikalıların yüzde 80’i zaten bizi destekliyor. Gerçekten inanılmaz, orada çok büyük destekçilerimiz var.”

(“Yüzde 80 destek” meselesi kayıtlarda var. Ona sonraki yazılarımda geleceğim.)

Netanyahu ABD’de yetişmiş. Adamlarını iyi tanıyor.

Netanyahu silahtan başka bir şey bilmiyor. Gençlik yıllarından beri elinde silah, nerede Filistinli görse ateşliyor. İki kardeştiler. Bir ağabeyi vardı, Yonathan (Yoni). 1976’da Uganda’da, Entebbe Havaalanı’nda rehine kurtarma operasyonunda kaybetti. Rehineleri kurtaracak İsrailli grubun başındaydı. Çatışmada bir o vuruldu. Ağabeyini Filistinlilerin kurşunuyla kaybetmesi Netanyahu’nun “öldürme” refleksini katlıyor olmalı.

Öldürerek bir Yahudi devletinin var olamayacağını yazageliyorum.

Filistin’de, Yahudi meselesinde Yahudilerin katılığı (Fundamentalizmi de diyebiliriz) üzerinde duran yazarlar var. Açık söylersem, bu yazarları, Filistinliler-İsrailliler çatışmalarına dair yazdıklarımdan sonra öğrendim. Biri Yeshayahu Leibowitz, diğeri İsrael Shahak, bir diğeri de Norton Mezvinsky. İlim sahasında da öne çıkan isimler. Üçü de Prof.

İsrael Shahak, ve Norton Mezvinsky’nin birlikte yazdıkları “İsrail'de Yahudi Fundamentalizmi”, yine İsrael Shahak’ın Yahudi Tarihi Yahudi Dini”, bize meselenin özünü gösteriyor.

İsrail'de Yahudi Fundamentalizmi’nin “Önsöz”ünde iki Yahudi yazar ortak görüşlerini ortaya koyuyor:

“Çağdaş bir toplumun uzmanları ve Yahudi sıfatımız, Orta Doğu'ya karşı kişisel sorumluluğu ve bağları bulunan kişi olma özelliği bulunan bir İsrailli ve bir Amerikalı olarak, İsrail'deki Yahudi köktenciliğini bölgedeki barışın önünde başlıca engel olarak görmekten kendimizi alamıyoruz. Yahudi köktenciliğinin barışa ve aldığı kurbanlara yaptığı kötülük karşısında da dehşete düşmekten kendimizi alamıyoruz.” (s. 7)

Yeshayahu Leibowitz’ın çabaları, İsrael Shahak ve Norton Mezvinsky yazdıkları üzerinde ayrıntıya gireceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları