Fatih tablosu israf mı kültürel yatırım mı?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) Londra'nın ünlü müzayede salonlarından birinde açık arttırmaya çıkarılan Fatih Sultan Mehmet Han'ın ressam Bellini'ye yaptırdığı tabloyu 770 bin sterline satın almasıyla tartışmalar yine başladı.
Ne yapıldığı ile değil, kimin yaptığı ile ilgilenenler ve/veya satın alınan eserin bu topraklara kazandırdıklarını göremeyenler, bunu "israf" olarak nitelendirdi.
Şüphesiz ki, tablo ait olduğu topraklara ulaştı ancak ben, öncelikle, çağının en büyük hükümdarı ve tarihimizin en önemli isimlerinden biri olan Fatih'in az bilinen yönlerini daha bilinir kılmayı sağlayacak bu hareketi için İBB' yi ve İmamoğlu'nu kutluyorum.
Tablo ile Gelen Kazanımlar
İBB tarafından satın alınan tablo, Bellini tarafından 1480'de yapılan Fatih'in bilinen üç ünlü portresinden biri. Fatih'in ölümünden sonra oğlu II. Bayezid'in emriyle saraydan çıkarılıp satılıyor ve Avrupalı tacirler tarafından satın alınıyor.
İşte, beş asır sonra, İBB sayesinde, ait olduğu topraklara geri dönüyor.
Bundan sonra dünya sanat tarihinde araştırmalar yapılırken, Türkiye de sanat tarihçilerinin ilgisini çekecek; bu yatırım, belki diğer belediyelere ve diğer kurumlara sanata ve kültürel mirasa yatırım yapmak açısından örnek olacak.
Açıklamalardan belli ki, bu hususta bir koleksiyon hazırlığı var. Dahası, belediyenin bu tabloyu toplumla buluşturarak bir müzede sergileyecek olmasıyla verilen ücreti çıkaracak ziyaretçi sayısına da ulaşacak. Gerek Belli' nin sanat tarihindeki tanınırlığı, gerekse Fatih'in dünya tarihindeki önemi müzeyi, hiç şüphesiz, popüler kılacak.
Üstelik söz konusu tablonun Batı dünyası için önemi, Bellini eseri olması ve bir Türk padişahını resmetmesi olsa da bizim için çok büyük bir önemi daha var: Bu tablo, Fatih'in sadece fiziksel yapısını değil, fikri dünyasındaki aydın kimliğini de sembolleştiriyor.
Fatih'in Aydınlanmacı Çizgisi
Fatih'in İstanbul'un fethini başaracak kudrete henüz 21 yaşında sahip olması ne bir tesadüf ne de bir şans.
Büyük bir entelektüel Fatih. Arapça, Farsça, Yunanca, Latince, İtalyanca okumalar yapıyor, şiirler yazıyor. Resim çiziyor. Coğrafya bilgisi, inanılmaz boyutta. Felsefe ile ilgileniyor. Homeros okuyor…. Tıptan fiziğe her türlü bilim, ilgi alanı dahilinde. Topkapı Sarayı'ndaki kitaplığında çok sayıda bilimsel eser yer alıyor. Doğu'ya da Batı'ya da meraklı. Rönesans İtalya'sındaki gelişmeleri takip ediyor, oradan eserler ve sanatçılar getirtiyor.
İşbu vesileyle İstanbul'a gelen sanatçılardan biri de İtalyan ressam Gentile Bellini. Bellini, ziyaretinde İstanbul'u resmediyor, Fatih'in talebi üzerine portrelerini ve madalyonlarını yapıyor.
Oysa, resim ve heykelin şeriata aykırı olduğu düşüncesi ile adeta lanetlendiği bir dönemden bahsediyoruz. Nitekim oğlu da geleneksel zihniyet yapısı ile babasının portrelerini satmakla birlikte, Fatih'in şahsi kütüphanesini emanet ettiği Molla Lüfi'yi dahi "zındık" olmakla suçlayarak idam ettiriyor.
Bu açıdan çığır aşmış bir padişah Fatih. Çağını iyi okumuş, sanatı ve okumayı teşvik etmiş…
Bugün onun mirasını, "Ayasofya'nın cami yapılıp yapılmaması tartışmasına" sıkıştıranlar, onun fethettiği topraklarda yaşarken, yüzyıllardır Avrupa müzelerinde duran eserlerini bu topraklara döndürememenin ayıbını hissetmişlerdir belki içlerinde; sahiplenemedikleri kültürümüze sahip çıkan birilerini gördükleri için...