Evet demem için...

Açıktan siyasal taraf oldu ve görüşünü bizzat kendi ağzından açıkladı. Bu sefer dini fetva alanının dışına çıktı. İşte bu durum, büyük dönüşümün göstergesidir.
Siyasal alana geldiyseniz, haliyle kararlarınız tartışılacaktır. Buna da alışmanız gerekir. Peki, mezardakilerin de kalkıp “evet” demeleri gerektiğini söyleyecek kadar meseleyi ileri bir noktaya taşıdığı için kızmalı mıyız? Hayır, kızmamalıyız. Siyasal fetvalar kimin işini kolaylaştırıyor? Uluslararası siyaset açısından bir hizmet görüyor mu ona bakmalıyız, bir de madalyonun öteki tarafına. Dikkat ederseniz, bu açıklamasıyla bizzat laik anayasaya oy istiyor. Bu anlamda demokrasiye yaptığı vurguyu önemsemeliyiz. Öyle ise referanduma “hayır” diyenler fikrinden vaz mı geçsin?
Kesinlikle geçmesin!
Bu açıklamayı yapanla, yüce dinimiz İslâm’ın akait kaidelerinin tamamına iman bakımından aramızda bir sorun olamaz. Elhamdülillah Müslümanız. Ancak, politik yaklaşımlar açısından ben ondan farklıyım ve bu noktada ayrılıyoruz. Ben “hayırcıyım” o “evetçi.” Eğer benim “evetçi” olmamı istiyorsa, şu sorularımı açık ve net bir biçimde cevaplaması lazım.
1-Mevcut anayasa değişikliği ile çalışan kesim sendikal özgürlüklerden mahrum bırakılıyor. Eğer hükümeti ile pazarlığa oturmuş ve maaş artışları konusunda anlaşamamış iseniz, bu durumda aracı bir kurum olan “uzlaştırma kuruluna” gidiyorsunuz. Bu kurulun belirlediğine razı olmak zorundasınız. Ancak burada ilginç bir durum var: Uzlaştırma kurulu denilen grup, size zam yapacak olan iktidar tarafından belirleniyor. Anayasaya “evet” dediğimde bir çalışan olarak geleceğimi kapatıyorum.
Şimdi soruyoruz: Yüce dinimiz İslâm, çalışanın çalıştıran karşısındaki bu hileli durumunu hak olarak mı görüyor? Eğer bu soruya “evet” diyorsanız ben de anayasa değişikliğine evet derim.
2-Yeni anayasa tasarısı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu yeniden biçimlendiriyor. Buna göre içinde Adalet Bakanının da olduğu pek çoğu iş başındaki hükümetçe belirlenecek olan geniş bir kadro kurulmasını öneriyor. Bu durumda, iş başındaki hükümetler, hâkim ve savcı atamalarında etkili hale geliyor. Yarın adamını bulan istediği yere atanmaya başlarsa hukukun bağımsızlığı ortadan kalkmaz mı? Kalkarsa, hükümette adamı olan herkes, istediği yargı kararlarını çıkarmaz mı? Çıkarırsa, Hak ve hakikat ne olacak? Eğer, yüce dinimiz ve onun terbiyesiyle oluşan ahlâk bunu kabullenir; dinimizin istediği de tam da böyle güdümlü adalet sistemidir diyorsanız “hayır” kararımdan vazgeçip evet derim.
3-Ülkemizin bölücülükle başı dertte. Siyaseten önü açılan bölücü partiler, gemi azıya aldılar. Devlete isyan eden bölücülerin, isyancıların tek tek heykelleri dikiliyor, ülkenin bölünmesi açıktan dile getiriliyor. İslâm, benim ülkemin bölünmesini, düşmanları karşısında yasal dayanaklardan mahrum bırakılmasını caiz mi görüyor? Eğer “caiz görüyor diyorsanız,” elbette dinime isyan edemeyeceğime göre ben de “evet” derim.
4-Anayasa Mahkemesinin yapısı değiştiriliyor. Bu sayede mevcut hükümet yaptıklarından hesap veremez hale getirilmek isteniyor. Hâlbuki hukuk devletinde, milli irade, bir başka ifade ile millet egemenliği tek elde toplanmaz üçe bölünür. Biri yürütme, öteki yasama, bir diğeri de yargı. Yargı, ülkenin egemeni olan millet adına yasalara uygun olarak ülkeyi yönetmek zorunda olan iktidarları denetler. Bunun sonunda millet adına karar verir. AKP’nin hesap vermesini zorunlu kılan onlarca siyasi kararı var. İslam, toplumsal mirasın (beytülmalın) iktidarlar tarafından doğru yönetilip yönetilmediğinin, dolayısı ile hukuka uygunluğunun sorgulanmasını gereksiz mi görüyor? Eğer öyle görüyor diyorsanız, ben referanduma “hayır” demekten vazgeçer “evet” derim.
Bu fetvayı verenin dini konulardaki samimiyetinden şüphemiz yoktur. Ben de tıpkı onun gibi İslâm’a inanıyorum. Fakat ben, yukarıdaki ve daha başka gerekçelerle “hayır” diyorum. Peki, siz hangi imanî gerekçelere sığınarak “evet” diyorsunuz?

Yazarın Diğer Yazıları