Etnik değil şark meselesi
Asla "Ben İslâmcıyım, Cumhuriyet'e (hâliyle M. Kemal Atatürk'e) mesafeliyim." demeyin. Cumhuriyet'e nasıl gelindiğini Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren değil; 18-19. yüzyıldan itibaren inceleyin; "Halife" (dolayısıyla) "İslâmcı" bildiğin padişahların öyle gözleri kapalı, dünya ile irtibatlarını kesmiş, saraylarında yan gelip yatan insanlar olmadıklarını göreceksiniz. Padişahlar, dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmişler ve "rejim" tartışmaları dışında, her yeniliği, farklılığı tatbik etmek istemişlerdir. Padişah elbette, bir tazyik olmadan rejim üzerinde düşünemez, "Bir değişiklik olabilir mi?" diye kafa yoramaz. I. Meşrutiyet denenmiş ama yürümemiştir. II. Meşrutiyet isyanla, Cumhuriyet, müstevliye karşı savaşla kurulmuştur. Mustafa Kemal, yeni padişah benim; halife de benim deseydi, kim ne yapabilecekti? Savaşı kazandıktan sonra herhâlde İngilizlerin elindeki Padişah/Halife'yi Ankara'ya getirtip, "Buyurun şevketpenâh efendimiz, makam-ı âliniz burası" deyip Çankaya'da bağ evine oturtacak değildi!
Demem o ki; inceleyin, analitik düşünün; zamanı, şartları göz önüne getirin ve kişiler hakkında, dönemler hakkında öyle karar verin.
Türkiye'nin başında büyük bir gaile var. Savaşa doğru sürükleniyoruz. İktidarın hatası bizi bu noktaya getirdi veya getirmedi. Ayrı mesele. Tehlike hepimiz için.
Güneydoğumuz alev alev...
Masamda, heyecanla okuduğum bir kitap duruyor: "Şeyh Sait'ten Dersim'e: Cumhuriyet'in Şark Meselesi."
Bu şark meselesi, Cumhuriyet'in başlarında Doğu ve Güneydoğu'muzda ortaya çıkan arızalar; Batı'nın Türkleri Ön Asya'dan İç Asya'ya gönderme veya yok etme hesabı değil... O ezelî mesele.
Dr. Aytekin Ersal, yüzlerce kaynağa girmiş, girmenin ötesinde didik didik etmiş ve Şeyh Sait'in isyanından Seyit Rıza'nın isyanına kadar geçen dönemleri, Ankara'nın politikalarını bir bir ortaya koymuş, vardığı neticeleri de özetlemiştir. Öyle ki, itiraz edemiyor, öyle değil, böyle neticeler çıkarmalıydı, diyemiyorsunuz.
"Cumhuriyet öncesini incelemeden Cumhuriyet dönemine girmeyin ve kimseyi de suçlamayın." sözümü boşuna tekrarlayıp durmuyorum.
Dr. Aytekin Ersal'ın "Şeyh Sait'ten Dersim'e: Cumhuriyet'in Şark Meselesi." 240 sayfa. (Tarihçi Kitapevi, 0216 4186886). Üç bölüm ve toplam 39 sayfada 451 dipnotu yer alıyor. Dipnotları bile açarak yürüse, birkaç kitap daha ortaya çıkarır ki, bu kitaplar da çok gerekli.
Aytekin Ersal'ın ulaştığı şarkla ilgili, askerî ve sivil bürokratların raporları ayrıntılı incelendiğinde, bazı aşırı teklifler olmakla beraber, -meselâ Fevzi Çakmak'ın raporu- son derece iyimser, son derece yapıcı raporlardır. Yaranmak için, Ankara'nın beklentisini teyit etmek için yazılmamış.
Aytekin Ersal'ın ısrarla üzerinde durduğu husus şu: Dönem mutlaka göz önüne alınmalı, bugünden düne bakılarak muhâkeme yürütülmemelidir.
Millî bir devlet inşa ediliyor. Misak-ı Millî sınırları içinde, millî devlette, adacıklardan bahsedilemez; mümkün olduğu kadar kaynaşmış ve hatta milletleşme vetiresini tamamlamış tek toplumdan bahsedilebilir.
İmparatorluk yıkılmıştır ve hâkim unsur, yurdun bütün ücrasına nüfuz etmek mecburiyetindedir. Etnik meselesi değil; şark meselesi. Çok önemli... Devam edeceğiz.