Eş Başkanlık ne yapmak istiyor?
Şimdi bütün bu politikalar, özellikle dinin gereği ve icabı mıdır? Yoksa Türkiye’yi yöneten bir grubun güzelim dinimiz İslam’ı kişisel algılama sistemi içinde siyasete taşıyan hezeyanları mıdır?
Başka?
Yoksa bir kısım Amerikan siyasi kanadının, yaramaz çocuğu saydığı İsrail’e çekidüzen vermek için Türkiye’de bulunan Büyük Orta Doğu siyasetinin eş başkanlığını kullanması mıdır?
Türkiye’yi yöneten gücün iktidar süreci boyunca hiç kimseye ve özelikle de Amerika’ya efelendiğini net olarak görmedik.
Öyle ise bu neyin nesidir diye işkillenmeye hakkımız olmalıdır? Mesela siz, hükümetin, küçücük Ermenistan’ın “Karabağ’a karışamazsınız” dediğinde efelendiğini gördünüz mü?
Ben görmedim, duymadım. Peki, Kuzey Irak’ta askerimizin başına çuval geçirildiğinde “heyyt bre!” diye yavaştan da olsa bir nara sesi geldi mi?
Gelmedi.
Öyle ise durup dururken önce “Van münit” ardından Gazze problemi çıkarmanın mantığı nedir?
Bilmeye hakkımız var.
Eğer şu Gazze meselesi gerçekten ve özellikle İslam’ın temel bir sorunu ise, elbette kendini Müslüman olarak tanımlayan herkesin hiç vakit geçirmeden derhal Yahudilerle savaşa başlaması şarttır. Yok, eğer bu mesele, küçük bir Müslüman toplum olan Filistinlilerin vatan mücadelesi ise, bu takdirde mesele dini değil milli ve toplumsal demektir. O millilik de dindaşımız Filistin toplumuna ait olup, doğrudan onları ilgilendirmektedir. Bu durumda bizim illa vicdani bir taraf olmamız gerekirse, dinimizin hatırına vatanı uğruna mücadele eden Filistin halkına destek vermemiz gerekebilir. Lakin meseleyi Türkiye’nin toplumsal, sosyal ve siyasal bir meselesi olarak görerek, Batı Trakya’nın, Kıbrıs’ın, Kerkük’ün ve dahası Kuzey Irak ile Karabağ’ın önüne koymamız neyin nesidir diye hep birlikte sormamız şarttır.
Soruyoruz, Filistin meselesi bizim neyimize?
Mesela Gazze tam anlamıyla Yahudilerden temizlenmiş olsa orada meydanlara Atatürk anıtı, gönderlere Türk bayrağı mı çekilecek? Şu din kardeşimiz Filistinlilerin daha düne kadar Türkiye’ye gönderdiği bölücü teröristleri ne çabuk unuttuk. 12 Eylül öncesi sol militanların eğitim kamplarının tamamı burada değil miydi?
Acaba Hamas’ın Türkiye’de gizli bir şubesi, eğiterek Türkiye’ye saldığı bir grup var mı?
Din kardeşiyiz.
Tamam. Kabul.
Lakin yukarıdaki ve daha başka soruların da bir cevabı olmalıdır. Filistin için ölmemiz gerekiyorsa o cevaplar bize ışık tutacaktır.
Cevapları İslam kardeşliğinde değil de Amerikan siyasetinin parçalarından birinin İsrail devletine bir çekidüzen verilmesini istemesi, derken Arap toplumunun Türkiye’ye duyacağı sıcaklıktan hareketle Orta Doğu’da yeni bir düzenin kapılarının aralanması, efelenmekten imtina eden arkadaşların yüreklendirilerek bir operasyona dahil edilmesinde bulursak durumun boyutu değişir.
Doğrusunu isterseniz “kazan kazan” politikaları ile övünen, “statüko yaratmamak” arzusunda olduğunu söyleyen ve “çatışma değil dostluk üzerine dış politika yapıyoruz” diyen bir hükümetin, birden bire tam tersini yapması, hele hele İsrail operasyonunun hemen ardından Başbakan Yardımcısı Arınç’ın “Kimse İsrail’e savaş açmamızı beklemesin” diyerek açık çekince koyması, son olarak da TBMM’de İsrail’in kınanması gündeme geldiğinde ambargodan söz edilmesi karşısında AKP’nin itiraz ederek kriz çıkartması, Filistin konusunda garip şeylerin olduğu imasını oluşturuyor.
Bu durumda bize düşen, olacakları bu verilerin ışığında beklemektir.
Çok değil, kısa bir süre sonra Eş başkanlık ne yapmak istiyor daha net göreceğiz.