Ergenekon meselesi bitmiştir
Adına Ergenekon dedikleri sözde devlet içine sızan çeteleşmeyi önleyeceği varsayılan dava artık anlam kaymasına uğramış ve pozisyon değiştirmiştir.
Neden?
Şundan: Özellikle Tuncay Güney’in açıklamalarının basına verilmesi ve hemen ardından devlet televizyonu TRT’nin olayı sahiplenir görüntüsü vermesinden.
Çünkü TRT, yasanın kendisine verdiği yetki doğrultusunda iktidar odağı olamayacağı gibi, tek taraflı suçlamaların da aleti olamaz.
Ama yapılmıştır.
Demek ki, TRT’nin devreye girmesini isteyen devlet ilişkili ve/veya hükümet bağıntılı güçler, tek taraflı açıklamaları halka aktararak halkı ikna etmek istemiştir.
Diyeceksiniz ki ne var bunda?
Çok şey var. Bir kere gücü elinde bulunduranlar, bugüne kadar yapılanları yetersiz görmektedirler. Bu da demektir ki, Ergenekon davasının tarafları beklentilerini karşılayacak kamuoyu desteğini alamadıklarına inanmaktadır.
Az şey mi?
TRT bu düşüncenin dışa vurumudur.
Türk kamuoyu anladı ki Tuncay Güney diye biri var ve bu adamın anlattıklarıyla insanlar karalanıyor ve ben ikna edilmek isteniyorum.
Yazımızın giriş paragrafında süregelen Ergenekon sürecinin anlam kaymasına uğradığını söylememizin sebebi budur.
Haydi geçmiş olsun.
Artık bu saatten sonra devlet içinde yapılandığı söylenen çeteleşme de, toplumsal bir güç hareketi ile hükümeti devirmek isteyen çete de, beklenen ve istenen anlamda ortaya konulamayacaktır.
Neden konulamayacaktır derseniz belirteyim: Bir kere Tuncay Güney’in servis edildiği ve arkasında kendisini destekleyen siyasal ve bürokratik bir güç olduğu kesinlik kazanmıştır.
Elbette bu güç bir yönüyle iktidar ilişkilidir. İktidar ilişkili olması demek meselenin siyasal tarafı bulunması demektir. Mesele siyasal taraf oldu mu, ister istemez hukuk anlamını yitirir.
Siz bu saatten sonra istediğiniz kadar hukukla ilişkilendirin, “Biz hukukun işine karışmıyoruz. Her şey kurallarına göre yapılıyor” deyin durum değişmez,
Türk kamuoyu daima bölünecektir ve bir kısmı hükümet yanlısı olduğu için gelişmeleri savunacak, bir kısmı da eleştirecektir.
Bu arada kayıp eden taraf hukuk kurumu olacaktır. Çünkü hukuk, siyasal güç çatışmasının ayırt edici aracı olmaktan çok taraftarı olarak görülecektir.
Gelelim madalyonun öbür yüzüne.
Tuncay Güney’i servis edenler, televizyonlar aracılığıyla ve tek taraflı suçlamalarla mağdur yaratacaklarını iyi hesap edememişlerdir. Ayrıca Tuncay Güney’in verdiği ifadelerdeki tarih yanlışlarını, isnatları, kendi ifadesini “işkence altında verdim” dediğini, daha sonra söylediklerini yalanlayarak “Ben öyle demedim” açıklaması yaptığını hesaba katmamıştır.
Evet, Tuncay Güney süreci başlatmıştır, ama aynı zamanda da bitirmiştir.
Peki, son yakalanan silahlar vs?
Elbette koca dağın bir de sisi olacaktır. Ergenekon davasıyla, devlet içinde çöreklendiği ileri sürülen çete bulunamayacak, ama belki onlarla ilişkili, belki ilişkisiz birkaç adam bunca gürültüden sonra “A-ha aradığımız budur” denilerek topluma sunulacaktır.
Ancak büyük ihtimalle şunlar olmayacaktır.
Tuncay Güney’in açıkladığı eski Genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanları Sabih Kanadoğlu ve benzerleri gibi sorgulanmayacak. Üst düzey emekli bürokrasi rahat edecektir.
Ve bir şeye neden dokunulmadığı sorgulanacaktır.
Ergenekon’un polis kanadı yok mudur? Varsa Tuncay Güney neden bunlardan hiç söz etmedi?
Gördünüz mü yayın işte böyle bir şeydir. Onu zaman zaman silah olarak kullanabilirler, ama öyle bir zaman gelir ki yayın kendi gücünü aşarak daha üstün bir güce dönüşür ve kullananların hesaplarını altüst eder.
Ergenekon meselesi burada sona ermiştir.