‘Erdoğan Yüce Divan’a bizzat gitmelidir’
Abdullah Çalışkan’dan kaç gündür bahsediyorum... Bahsettiğim kadar var. Çünkü Ak Parti’nin kurucularından ve Recep T. Erdoğan’ın başdanışmanlarından... Ama artık MHP’de... Adana Seyhan Belediye Başkan adayı. Abdullah Çalışkan’la, Recep Tayyip Erdoğan ve bakanların ses kayıtlarıyla ilgili konuşmuş ve bir kısmını vermiştim. A. Çalışkan’ın sözleri bütün AKP’lilere ders olmalıdır.
A. Çalışkan, “Ak Parti tabanında elbette rahatsızlık var. Bu daha çok kabullenememe durumudur. Olayın biraz psikolojik bir durumu var. Belki Tayyip Bey bu olayları bir komplo teorisi olarak veyahut da özellikle yurt dışından tezgâhlanmış bir komplo teorisi olarak kabul etmeyip normal bir siyasî vak’a olarak kabul etseydi Ak Parti elbette bu gün çok farklı yerde olabilirdi.” diyor.
Abdullah Çalışkan fazilet dersi veriyor:
“Fakat Tayyip Bey’in etrafındaki yazar-çizer takımı Tayyip Bey’i yedirtmeyiz duygusuna kapılınca, Ak Parti tabanında da yedirtmeme duygusu hâkim oldu. Bu tabiî hoş bir şey değil. Bu bilerek mi yapılıyor yoksa bilmeyerek mi yapılıyor, onu doğrusu tahmin edemiyorum. Çünkü olay tamamen genel siyaset boyutuna çekiliyor. Yerel seçim üzerinden daha çok bir genel seçim, bir hesaplaşma noktasına getiriliyor. Adayların profilinin hiçbir önemi olmadan 81 vilayette 81 Recep Tayyip Erdoğan var ve ‘Siz Recep Tayyip Erdoğan’a oy vereceksiniz.’ şeklinde bir propaganda yapılıyor. Aslında büyük bir yara aldılar; fakat, bunu kabullenemiyorlar...”
A. Çalışkan, R. T. Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’ne başvurup Yüce Divan’a gitmesi gerektiğini belirterek şöyle diyor:
“Kardeşim ben aklanıp gelmek istiyorum, demeniz gerekir. Hatırlarsanız Ağrı Milletvekili Cemal Kaya vardı. O zaman Cemal Kaya’ya, gidip aklanın gelin, dediler. Cemal Kaya milletvekilliğinden de istifa etti. İşte aklanıp geldi. Dolayısıyla bu sağlam bir duruş gerektiriyor. Eğer bu şekilde bir şüpheler varsa açık bir şekilde bilgi ve belgeler kamuoyuna yansımışsa bunları görmezden gelemeyiz. Bunlar bir komplo teorisi diyerek örtbas edilemez. Bunun toplumda oluşan bu vicdan zedelenmesi dediğimiz hâdiseyi, bunu yapanların mutlaka kendilerinin aklanmaları için yargıya başvurup Yüce Divan’da yargılanıp aklanmaları gerekir. Ama maalesef sürekli bir kaçış söz konusu... Siz yüce yargıdan kaçsanız bile milletin yüce yargısından kaçma şansınız yok. ’Evet, ben, her iki açıdan da aklandım ve karşınıza çıkıyorum tekrar siyaset yapmaya devam ediyorum demelidirler.’Biliyorsunuz, Batı’da böyle bir olay olsa, hemen, bir dakika bile durmadan istifa ediyorlar, Japonya’da olduğu zaman harakiri yapıyorlar. Gönül ister ki, Yüce Divan’da aklanıp kamuoyunun karşısına öyle çıksınlar. Hatırlarsanız, Mesut Yılmaz’ın, Tansu Çiller’in Yüce Divan’a gitmeleri, daha olmamış veya bitmemiş bir ihaleyle ilgili tek telefon görüşmeleridir. O şekilde Yüce Divan’a gitmişlerdir. Ama şimdi olanlara baktığınız zaman bırakın bir telefonu, tapelerin bile kaydedemeyeceği çoklukla enstrüman olduğu ortaya çıkıyor. İnşallah biz yanılmış olalım ve dua edelim... Bir başbakanın, bakanların bu şekilde bir duruma düşmeleri, elbette Müslüman bir ülkede özellikle bunun olmaması gerekir. Biz bunu ümit ediyoruz. İnşallah gerçek değildir.”