'Erdoğan Krizi' ve dönüm noktası
Ülkemizin içine düşürüldüğü duruma bakar mısınız? İktidar neyin peşinde, muhalefet neyin derdinde.
İktidar, kavga peşinde sürekli suçluyor, karalıyor, itham ediyor. Tek bildiği siyaset şekli bu. Muhalefet ülke derdinde. Toplumu içine düşürüldüğü çaresizlikten ve ekonomik buhrandan kurtarmak ve ülkeyi düzlüğe çıkarmak için toplantı halinde.
İktidar, ne yapsam da muhalefetle kavga etsem? Hangi demecini, hangi hareketini dilime dolasam ve çarpıtsam da gerilim yaratsam derdinde. Muhalefet, 6 siyasi parti, farklı farklı tüzük ve programlara sahip olsak bile ülkemiz için ne yapabiliriz hesabında.
Bugün toplanıyorlar.
Türk siyasi tarihi açısından bir dönüm noktasındayız.
Anayasaya, yasalara, tüzüklere sıkı sıkıya uymayan bir iktidar sürecinin sonunda, Bahçeli''nin çıkışıyla referanduma gittik. Lakin tartışmalı mühürsüz oyların kabulüyle, Partili Cumhurbaşkanlığı diye ucube bir sistem yarattık. Böylece Türk Milletinin kötü talihi başladı.
Her günümüz iyiye değil, kötüye gitti. Hâlbuki propaganda ve vaatler öyle değildi. "Siz verin bu yetkiyi kardeşinize bakın görün neler oluyor" denilerek halka 2023 büyük vizyonu satılmıştı.
Hayal satın aldığımızı, şimdi çok net bir biçimde görüyoruz. Her şey tersine döndü.
Ne diyor İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener: "Erdoğan krizi tarihe geçecek."
Yanlış mı?
Değil.
Çünkü dünya ekonomik verileri dâhil, bilimsel tüm kaynaklarda gösterildiği gibi ileriye değil geriye gittik.
-10 puan üzerinden yapılan Dünya Demokrasi Endeksi''ne göre puanımız 5,28. Bugüne kadar aldığımız yolu kayıp ettik ve geriye düşürüldük. ''Tam demokrasiler'', ''Kusurlu demokrasiler'' ve ''Melez demokrasiler'' olarak yapılan sınıflamada ''Melez demokrasi'' seviyesine indirildik.
-Aynı endeks verilerine göre adaletli bir ülke olma niteliğimizi de kayıp ettik.
-Kalkınan ve kalkınmakta olan ülkeler sıralamasında 21. sıraya geriledik. Kişi başına millî gelir düştü. Fakirleştik.
-Günlerce elektriğin verilemediği şehirler görüldü. Anladık ki özelleştirmeler hatalı yapılmış. Elektrik dağıtım şirketleri toplumsal çıkarı gözetmiyor.
-Yerli bildiğimiz birçok ünlü ve büyük şirket yabancı sermayenin eline geçti. Örneğin Hacı Şakir, İçim, vb. onlarca şirketin durumu böyle. Adı bizim, sermayesi başkasının.
-Ülkemizin yeraltı zenginliği olan madenlerin çoğu da öyle. Sahibi yabancılar, ortakları Türk. Kendi malımızı başkasına yedirmeyi sever olduk.
-Limanları, tank-palet fabrikası gibi millî savunma fabrikalarını da buna ilave edin.
-Türkler, kendi ülkesinde asgari ücret ve daha altında düşük maaşla işçi olarak çalıştırılan bir halk haline getirildi. Bir de üstüne üstlük haksızlıklara itiraz etme hakkı olan boykot ve hak arama yürüyüşleri engelleniyor.
-AKP iktidarlarının yarattığı burjuvazi, madenlerde, fabrika patlamalarında meydana gelen işçi ölümleri sebebiyle mahkemelerin verdiği tazminatları bile ödemiyor. İşçi Türkler, kendi yurdunda parya gibi.
AKP''nin 20 yıllık iktidarının bizi ne hâle soktuğunun listesi bu kadar değil. Yazmaya devam edebiliriz. Lakin bir fikir vermek bakımından bu hatırlatmalar yeterlidir. Bu cümleden sonra sözü tamamlarsak şunu söyleyebiliriz: AKP iktidarının yarattığı gerileme dönemindeyiz. Dolayısı ile Meral Hanım''ın söylediği "Erdoğan krizi" politik bir cümle değil, tamı tamına gerçeğin ta kendisidir.
İşte bu krizi çözecek olan gene bu milletin evlatlarıdır.
Onlara topluca muhalefet diyoruz.
Bugün bir araya geliyorlar. İnşallah ülkenin umudu olma niteliğini kayıp edecek tartışmalarla bu enerjiyi boşa çıkarmadan, bir görevdeşlik (sinerji) yaratarak, ülkemizin önünü açacak kararlara imza atarlar.