Ekonomi millî güvenlik sorunu
Korkutmak için söylemiyorum ama görülen o ki, Türkiye bir bilinmeze doğru sürükleniyor. Aklı başında olanların dikkatini çekerim. Ekonomideki gidişat böyle devam ederse bilesiniz ki, millî güvenlik sorunu haline gelecek.
İstanbul''da ucuz ekmek kuyruğunda ağlayarak "hakkımı helal etmiyorum" diyen vatandaşın hali ekonomik sorunun sosyal soruna dönüştüğünü doğruluyor. Çünkü o, "Adam gibi yaşamak istiyoruz" diyor.
Kendi ülkesinde, kendi millî parasının nasıl da pul olduğunun apaçık fotoğrafını sunuyor bize. Ekonomideki gidişat sadece halkın yoksullaşmasından ibaret değil ki.
Mevcut dünya düzeni, ülkemizin, gözle görülür biçimde gerinin de gerisine, Afrika''nın en geri kalmış ülkelerinin seviyesine indiğimizi gösteriyor.
Hangimiz bunu hak ediyoruz?
Türkiye''yi sata sata tüketen iktidardakiler, şimdi de bu ülkenin önemli şirketlerini yabancıya devrediyor. Yarattıkları yağma düzenine itiraz edenleri "mandacı" olmakla suçlayanlar, aslında kendileri sahiden bir manda düzeni kurduklarının farkında değiller mi?
Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan bakın ne diyor, ''''Türkiye''de özellikle şirketlerin satılması, bu arada diğer taraftan satılmaya devam edilmesi, hatta ucuza kapatılması, bir şekilde Türk ekonomisini ve mali sisteminin tutsak alınması, bağımsızlığının ötesinde bir beka sorunu haline getirilmesi açığa çıkmış durumda."
Tantan''ın bu sözlerinde geçen şu cümleyi bir kenara yazalım; "Türk ekonomisini ve mali sisteminin tutsak alınması" lafı her vatanseverin uykusunu kaçırmalıdır. Bu vatanseverin ideolojisi önemli değil. İster milliyetçi-ülkücü, ister solcu, ister liberal ve isterse muhafazakâr olsun fark etmez. Ülkemizin bütün vatanseverleri, bu tehlikeli gidişin geleceğimizi karartacağını, kendi ülkemizde yabancıların işçisi olacağımızı ve millî ekonomik düzenimizde söz sahibi olamayacağımızı gösteriyor. Haliyle satın aldıkları bankalar, kimi özel şirketler, madenler, satışa sunulan önemli arazi ve kamu mülkleriyle Anadolu topraklarında yabancılar hüküm sürecektir.
Öyle ise sormamız lazım değil midir? Esas mandacılık bu değilse nedir?
Böyle bir teslimiyet, beka sorunu yaratmayacak da ne yaratacaktır?
Ekonomisi güçsüzleşen, para kaynakları yabancılara satılan Türkiye, bir de Afrika seviyesine indirilirse, kendini nasıl koruyacak?
Düşünmek lazım.
Düşünürken bir de ekonomideki çöküşün, aynı zamanda millî güvenlik sorununa yol açabileceğini hatırda tutmak lazım.
Ekonomideki çöküş, bütün ilkenin geleceğini karartır. İşte bakın şu sıralar Millî Eğitim Bakanlığı, "Eğitimde fırsat eşitliğinin" konu edildiği bir millî eğitim şurası topladı. İYİ Parti lideri Akşener, Ankara Belediyesince düzenlenen bir törende "Küçücük çocuklar geldiler yanıma ''tabletiniz var mı?'' dedim ''yok'' dediler, internetleri yok. Bağıra bağıra ağlamak istiyorum. Dün bir toplantıya katıldım, interneti olmadığı için iki yıldır okuma yazma öğrenememiş bu çocukların rehabilitasyon merkezlerine gönderildiğini biliyor musunuz?" diye sordu.
İstediğiniz kadar "fırsat eşitliğine" dair şûra yapın. Ekonominin bizzat kendisi fırsat yaratamıyorsa asla denge sağlanmaz ve özlenen o eşitlik gelmez.
İlk bakışta okul ve eğitim ile millî güvenlik, toplumsal kalkınma ve beka sorunu arasında bir ilişki yokmuş sanılır ama tam tersine bir üst sistem olan ekonomi sistemi, temel belirleyicidir.
Yazıyı şöyle tamamlayalım: Ekonomik gidişat eğitimi, eğitim insan planlamasını ve iş gücünü etkiler. Yetenekli insanların kabiliyetlerini eğitmezsek, ülkemizin zenginlik kaynaklarını satarak, millî parasını değersizleştirerek, kalkınamadığımız gibi bir de millî güvenlik sorunuyla karşılaşmamız mümkündür.