Edep, hayâ ve...

Prof. Dr. Kadir Cangızbay “Bugünkü ‘yazı’nızı okuyunca, aşağıdaki yazımı size göndereyim dedim.” diyor.
Cumartesi günkü yazım bir alıntıydı. Cangızbay Hoca da onu kastederek ‘yazı’ diyor.
Hakkın teslimi için altına imzamı atarım manasına Cumhuriyet’ten Can Dündar’ın “Erdoğan Yargılanacaktır!” başlıklı yazısını köşeme taşımış ve ortak vicdan ve ortak sesten bahsetmiştim.
Başbakan aklanmadan bir de Çankaya’ya çıkmaya yeltenmesi insanın aklını durduruyor.
Üstelik şıltakçı... En son hamlesi Anayasa Mahkemesi’ne şahsen müracaatı... “Hakkımdaki telefon kayıtlarının Twitter’den şuradan buradan yayınını durdurun! Kişilik haklarım ihlâl ediliyor!” diyor. Twitter, kendisi sonunda videoları yayınlayan hesapları buzladı.
“O telefon kayıtları montaj” deyip geçiyorsun. Bu seni “temiz”e çıkarıyor mu?
Anayasa Mahkemesi aynı zamanda “Yüce Divan”dır.
Madem “Hakkımdaki yayınları durdurun.” diyorsun, var mısın “Beni muhakeme edin... Bütün o telefon kayıtları başka şeyler için... Ne nüfuz ticareti, ne rüşvet, ne ‘havuz’, ne kayırma, ne gayrikanunî bir şey... Kendime güveniyorum.” demeye?...
Kendini temize çıkartmayacaksın, tapeler her fırsatta yüzüne vurulacak ama sen “efsunlu” % 43,3 oya sırtını dayayarak aklandığını iddia edeceksin. Hangi hukuk devletinde reyle aklanılıyor?
Dinlemelerin çoğu mahkeme kararıyla... Mahkeme kararıyla olmayanlar da akıl almaz yolsuzlukları ortaya çıkardıysa mahkemelerde delil olacağını AİHM tâ 2006’da karara bağlamıştır. (Slovakya örneği.)
Prof. Dr. Kadir Cangızbay 2011 seçimlerinden önce bugünü görmüş gibi yazıyor:
“Hırsızlık suçtur. Bilerek çalıntı mal pazarlamak ve satın almak da suçtur. Çalacağı malı satmak üzere hırsızla önceden anlaşmak ya da pazarlamak üzere hırsızlara sipariş vermek ise suça iştirak ve suça azmettirme, kısacası suç işlemek üzere örgüt kurmaktır. Bunları yapan, suçu engellemek, olmadı suçluyu yakalamak, yargılamak ve cezalandırmakla yükümlü olan, bunun için devletten maaş alıp devletin gücünü kullanma yetki ve imkânını tekelinde bulunduran polis, savcı, yargıç ve/veya onların da amiri konumundaki birisi ise, suç tabiî ki çok daha büyük; bu arada, ahlâksızlık ve şerefsizlik de zirve yapmış demektir. Ancak zirvenin de zirvesi vardır; zira, insanların evlerine, mahrem yaşama alanlarına gizlice girip kamera yerleştirmek suretiyle onların başkalarıyla paylaşmak istemedikleri bir şeylerine el koyup pazara sürmek, basit bir hırsızlığın çok ama çok ötesindeki bir şeydir.” (“Edep-hayâ Platformu”, BirGün, 14 Mayıs 2011).
Prof. Dr. Cangızbay, yazısının sonunda şunu söylüyor:
Türkiye, bugüne kadar hiçbir zaman yakalayamadığı bir fırsatla karşı karşıyadır: Siyasî ikbal uğruna, insanların yatak odalarından, etnik-mezhepsel aidiyetlerine kadar her şeyi seçim pazarına sürüp, kitlelere kin, nefret ve öfke aşılamakta hiçbir beis görmeyen bir zihniyet ve pratik karşısında, BBP veya MHP’sinden BDP’sine en farklı, hatta zıt unsurların ortak bir ‘Edep-hayâ Platformu’ temelinde, birbirlerini en azından görür ve eşit ahlakî özneler olarak tanır hâle gelmeleri.
Ben de, bir “platform” oluşması için söz konusu yazıyı dün köşeme taşımıştım. Hırsızlığa, rüşvete, ahlâksızlığa karşı edep-hayâ, hak noktasında birleşmeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları