Duymuyor musunuz: Ağlama sesi var
Türkiye'nin Aydın iline bağlı Eşek Adası işgal altında. Kaç yıldır böyle. İktidardan da ortağından da çıt çıkmıyor. Önceki gün işgalci ülke Yunanistan'ın Cumhurbaşkanı Eşek Adasını ziyaret etti. Ayaklarının altındaki Eşek Adasının bütün otları titredi. Her biri kulağını asıl sahibi Türkiye'den gelecek sese çevirdi.
Lakin Türkiye'den sinek vızıltısı kadar en küçük bir itiraz sesi duyulmadı.
Yunan gazeteleri bu ziyareti gururla yazdıkları sırada Türkiye'deki siyasal iktidar, meclise, barolarla ilgili kanun tasarısını getirmişti.
78 ilin baro başkanlarının itirazı hiç umurlarında değildi.
Neden değildi?
Çünkü onlar Türkiye'yi yönetmiyorlardı, sahipleniyorlardı. Yöneten veya yönetmek isteyen insan, hiç yönettiklerinin rızası hilafına karar alır mı?
Dayatır mı?
İstişare eder, kabulleniyorsa devam eder, etmiyorsa, rafa kaldırır. Ama ülkeyi sahipleniyorsanız öyle mi olur? O zaman kendi istediğiniz gibi düzen koyarsınız. Tıpkı sahiplendiğiniz herhangi bir ev ya da bağ bahçe gibi.
Eşek Adası, boşuna bekliyor.
Üzerinde Yunan cumhurbaşkanı gezinirken, Türkiye'de aynı anda iktidar ortağının çok önemsediği Mümtaz'er Türköne'nin hapisten kurtarılması planı işlemekteydi.
Adam imtiyazlı.
İktidarın en kudretli ortağı "adil yargılansın" demekteydi. Bu sahiplenmeyi şimdiye kadar hiç kimseye yapmasalar da Mümtaz'er'e yapmaktaydılar. Eşek Adasının umutla Türkiye'den haber beklediği saatlerde Mümtaz'er'le ilgili formülün bulunduğu haberi basında çalkalandı.
Aynı zaman diliminde Türkiye'nin dış ticaret açığının katlanarak arttığı ve yüzde 102,7 artarak 1 milyar 687 milyon dolardan, 3 milyar 420 milyon dolara yükseldiği haberi vardı. Öte yandan, gelecek kaygısına düşen işçiler, "kıdem tazminatımıza dokundurtmayız. Gerekirse grev yaparız" diye ses yükseltiler, lakin dindar, Müslüman, çok çok adil iktidar basını (!) ve onun yandaşları haberi görmediler. Sanki Türkiye dışındaydılar.
Bitmedi.
Eşek Adası, sahiplerini bekleye dursun, üzerinde tepinen Yunan çizmelerinden inim inim inleye dursun, Türkiye'de iktidar ve ortakları, bütün vatanseverlikleri, bütün milliyetçilikleri ve bütün Türklük sevdalarıyla başka işlerin peşindeydiler.
Güler misiniz ağlar mısınız bilmem ama hepimizi FETÖ'cülükle suçlayan, yetinmeyip sanki bir daha yüz yüze bakmayacakmışız gibi ağır hakaretler savuran arkadaşlar, FETÖ'cülükten mahkum nasıl kurtarılır derdindeydiler. Onlar bu dertle yanarken Sakarya'nın Karasu İlçesinde bir avuç kadın "biz insan değil miyiz? Biz bu ülkenin insanlarıyız.. Nereye gidelim" diye çığlıklarını iktidardakilere duyurmak istiyordu. Çünkü bir ticari şirket köylerinin hemen yanında bulunan, köyün ortak mera ve mesire alanını taşocağına katmıştı.
Sizin anlayacağınız sadece Eşek Adası ağlamıyordu. İşsizlikten, çaresizlikten halk da ağlıyordu.
Sendikalar, barolar, tepesinden kül yağdırılan zeytinlikler, bağlar, bahçeler, altın uğruna ağaçlarını kayıp eden Kaz Dağları ve termik santrallerin azar azar öldürdüğü çaresiz köyler de ağlamaktaydı.
"Kurtarın bizi" çığlığını insanlar kadar doğa da haykırıyor.
İktidar ve ortakları ise, vatan, millet, beka gibi yüksek dereceli milli değerleri gerekçe göstererek, halka dayatma yapmağa devam ediyor. Hâlbuki gerçek bir vatan parçası olan Eşek Adası işgal altında. Peki vatanseverlik ve milliyetçilik ya da beka nerede?
Yandı bitti kül oldu.