Duyarlı Olmak Gerek
Nedense dünya hususunda ne yazık ki gereken duyarlılığa hâlâ sahip değiliz. Oysa, geçtiğimiz hafta kutuplarda kırılan buzullar yüzünden ölen 10 bin civarı imparator penguen yavrusuna dair haberler, eminim okuyan herkesi üzmüştür.
Ya da yanı başımızda yanan komşu ülke Yunanistan’daki ormanlara içimiz mutlaka sızlamıştır.
Yazın başından beri Kanada’da neredeyse Yunanistan’ın yüz ölçümü kadar alan yandı. Amerika’nın çeşitli bölgeleri yaz başından beri bir sönüyor bir yanıyor…
Temmuz ayında Milas, Muğla, Kahramanmaraş’tan orman yangını haberleri aldık.
Ya geçen hafta yanan Çanakkale…? Geçen yıllarda yaşanan günlerce süren Marmaris yangınlarının ardından Çanakkale’nin yerleşim yerlerine çok yakın ormanlarının yanmasının hepimizi korkuttuğuna eminim.
Elbette ki, insan faaliyetleri kaynaklı kasıtlı veya kaza sonucu da bu yangınlar çıkmış olabilir ancak sıcaklığın arttığı ve havadaki nemin azaldığı dönemlerde artış göstermesi ve hızla yayılması, elbette ki iklimle ilişkilidir.
Zira bu kadar çok yangın, yok olmasına neden olduğu ağaçlar ve bitki örtüsüyle karbondioksidin emilimini azaltarak, sera gazı miktarını da artırıyor; böylece küresel ısınmayı arttırıyor ve iklim değişikliğini -şüphesiz- hızlandırıyor.
Şahsen, henüz 15 gün kadar önce ziyaret ettiğim Çanakkale’deki yangından çok fazla etkilendiğimi söylemeliyim.
Öncelikle doğasından etkilendiğim Çanakkale, tarihî önemi, sıcakkanlı insanı ve seneler içindeki gelişimiyle çok güzeldi ve küle dönmesi ihtimali, beni çok endişelendirdi.
Millî güvenlik sorunu
9 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplanan Millî Güvenlik Kurulu’nda (MGK) da ilk defa “iklim değişikliği” bir millî güvenlik sorunu sayıldı.
Toplantının ardından yayınlanan bildiride, “Küresel bir kriz hâlini almaya başlayan iklim değişikliğinin, düzensiz göçlerden sosyal buhranlara, iç karışıklıklardan devletler arası çatışmalara kadar pek çok sorunu tetikleyebilecek etkileri üzerinde durulmuş; insanlığın bu müşterek meselesine ancak uluslararası toplumun adil ve samimi gayreti ile iş birliğinin çözüm getirebileceği belirtilmiştir” ifadeleri yer aldı.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun geçtiğimiz yıl “temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama”yı bir insan hakkı olarak kabul ettiğini hatırlatırım.
Üstelik, bizim Anayasamızın 56. maddesi de dengeli ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını koruyor. Bu hak, çevre ile ilgili konularda bilgiye erişimin sağlanmasını da içeriyor.
169. madde ise, devlete ormanları koruma ve sahalarının geliştirilmesi için sorumluluk yüklüyor.
Dokunmayalım
Bu yangınların çıkması da belki tümüyle önlenemez ancak yangını önleme ve söndürme konusunda donanımlı olmak ve -en önemlisi- yangının ardından yanan yerlerin kendisini onarmasını beklemek ya da gerekiyorsa ağaçlandırmak gerekiyor. İklim değişikliği ile mücadelede en büyük silahlarımızdan biri o ormanların varlığı.
Bu yüzden yanan alanların imara açılmadan yeniden hayata kazandırılmaları, dikkate alındığından çok daha önemli bir mesele.