Dönüştürmede son aşama Cumhurbaşkanlığı

Siyasal bunalımın doruk noktasındayız. Önceki gün bir gazetenin Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarından öne çıkardığı manşet, oldukça anlamlıydı: “Değişim tamam, sıra dönüşümde.”
Değişim neydi peki?
Değişim; Türkiye’de öteden beri var olan kurulu cumhuriyet değerlerini elimine etmek ve yerine “yeni” saydıkları düzeni koymaktı. Yeni düzenin bir bölümünün nasıl geliştiğini Selcan Taşçı’nın ‘Hançerdeki Parmak İzleri’ kitabından, genel özelliklerini Graham Fuller’in yazdıklarından ve en önemlisi de Türkiye’yi nelerin beklediğini daha net anlamak için de Arslan Bulut’un kitap ve makalelerinden öğrenmek mümkün.
Kısacası Türkiye, yeni bir II. Abdülhamit olayı ile karşı karşıya. Bu sefer, II. Abdülhamit yerine Mustafa Kemal konulmuş. 31 Mart Vakası’nın yerini Tayyip Vakası almıştır. Jöntürklerin, bir kısım İttihatçıların rollerini de Milli Görüşçülerle bazı cemaatler üstlenmiştir.
Roller aynı.
Mantık aynı.
Suçlamalar bile neredeyse aynı.
Sadece zaman ve çağ değiştiği için olayların işleyişinde bazı farklılıklar vardır. Bunlar Yeni Türkiye’yi kurmak için “pembe devrimler” yolunu denemişler, geçmiştekiler, ordu ayaklanmasını.
II. Abdülhamit zorbaydı, Kızıl Sultandı. Hafiyeciydi. Hürriyet düşmanıydı. Atatürk de aşağı yukarı aynı düşüncelerle eleştiriliyor.
O da Dersim’in müsebbibi, Şeyh Said’in ayaklanmasını kırıma uğratan, devleti otoriter yöneten, buyurgan, hatta diktatör. “İki sarhoştan biri.” Söylemiyorlar ama Kürtleri ve diğer öteki Müslümanları asimile eden adam. Cumhuriyet kusurlu kurulmuştur onlara göre.
Dolayısı ile “TÜRK’LÜK” üzerine kurulu bir devlet istenmiyor. Yerine “Yeni Osmanlı” dedikleri sistemi kuracaklar. Halbuki Osmanlı’da Türklüğe dönmek için yine II. Abdülhamit döneminde ilk kurulan mecliste herkes kendi dili ile konuşup, kimse kimseyi anlamayınca “Devletin dili Türkçe’dir” yasasını çıkarmak zorunda kalmıştı.
“Değişim tamam, sıra dönüşümde” manşetine çıkan sözlerin arka planı bu. “Dönüşüm” aşaması ise cumhurbaşkanlığı ile başlayacak. Bunun bir ayağını Kuzey Irak’taki peşmergeler oluşturuyor. Türkiye, IŞİD’e, IŞİD peşmergelere ve Amerika ile İsrail de her üçüyle birlikte Irak petrollerinin geleceği adına Kürtlerin Türk kentlerine girmesini bir tiyatroya bağlamışlardır. Son oyun bu.. Ancak bu oyunun Amerika’da da, Türkiye’de de karşıtları yok değil. Ne yazık ki, Türkiye’deki muhalifler tarihsel akışı değiştirecek siyasal gücü kullanamıyorlar. Kullanamadıkları için de dönüşümü engelleyemiyorlar.
Hatırlayın II. Abdülhamit’i yıkanlar, aynı zamanda vatanlarını da kayıp ettiler. Balkanları, Trablusgarp’ı elden çıkardılar. Atatürk’ü halledenler ise Türkiye’de Kürdistan sınırları çizerek işe başladılar. Kuzey Irak’ta ve Kuzey Suriye’de Türk bölgelerini Kürt yönetime devrediyorlar..
Cumhurbaşkanlığı ele geçirilirse, “dönüşüm” tamamlanıp mührü basacaklar.

Yazarın Diğer Yazıları