Dolarda adım adım 20'ye gidiyoruz!
Sürekli eleştirdiğimiz dışa bağlı üretim modeli ne yazık ki ithalat yaparak dolara talep geliştirmek ve haliyle kuru yukarı çekmekten başka bir şeye yaramadı. Kur yukarı gittikçe de sonraki üretimlerin maliyeti arttı ve mal üretimine ek olarak enflasyon da ürettik...
Bu yapısal soruna ek olarak salgın ve savaş şokları, girdi maliyetlerini yukarı çekerek an itibarıyla yüzleştiğimiz yüzde yüzlük enflasyonu karşımıza getirdi. Bu yazıda dolar/TL''nin ve bağlı olarak enflasyonun çok daha trajik noktalara varacağını anlatmak istiyorum.
Türkiye''de enflasyonun nedenlerine baktığımızda şu sebepleri görüyoruz:
1- Kur geçişkenliği dediğimiz, doların Lira karşısında değerlenmesi sonucu ithal girdi maliyetlerine bağlı artışlar.
2- Türkiye''de başta tarım olmak üzere, üretim faaliyetlerinin talebi doyuramaması neticesinde mal kıtlığına bağlı fiyat artışları.
3- Merkez Bankası''nın siyasi otoritenin seçim kazanmak adına, faizleri indir baskısına boyun eğerek, gerçek yaşamda faizlerin artmasına neden olması. Para miktarını ekonomik büyümeden fazla artırarak, enflasyona parasal bir neden daha eklemesidir.
Buraya kadar sizlere enflasyon anlattığımı, dolarla ilgili yazmadığımı söyleyebilirsiniz. Ancak Türkiye''de dolar ve enflasyon ikiz kardeşlerdir. Doların değerini düşürmeden, enflasyonu düşürmek dışa bağlı modelde imkansızdır. O zaman doların değerine ne olacak yakından bakalım.
Doların değerini belirleyecek ana konu Türkiye''nin rezerv durumu olacak. Son hesabıma göre rezervler eksi elli milyar dolar civarında. Kasa dolacak ki, dolar ve Euro kıtlığı olmasın, yani kur yükselmesin. Peki kasa nasıl dolar? İhracatla... O zaman cari açık dediğimiz, sattıklarınızla aldıklarınız arasındaki fark pozitif olmalı. Peki Türkiye''nin cari açığı 2022 yılında 2021 yılına göre daha iyi olur mu? İşte bu imkânsız. Gerekçeleri sıralayalım:
1- Cari açıkta en büyük darbeyi enerji ürünlerine bağlı ithalattan alıyoruz. 2021 yılında Brent tipi petrol fiyatı 65-70 dolardayken bu kalemde verdiğimiz eksi tutarı 50 milyar dolar.
Peki şimdi petrolün varili 110 dolar civarındayken enerjiden kaynaklı açık ne olacak? En az 80 milyar dolar... O zaman açığa bir 30 milyar dolar daha yazalım...
2- Açığı pozitife çevirmek için turizm gelirleri oldukça önemli. Rusya ve Ukrayna savaşı turizmde kayıplar doğuracak. Ayrıca bu ülkelere yapılan ihracat ve ilgili ülkeler içindeki Türk firmalarının faaliyetleri de azalacak.
3- Türkiye''nin kayıt dışı ekonomisinde önemli kalemlerden biri olan Rusya ve Ukrayna ile yapılan bavul ticareti de kesildi. 2 ve 3 numarada belirttiğimiz kayıpların da en az 20 milyar dolar civarında gerçekleşeceğini söyleyebiliriz.
4- Ticaret Bakanlığı verilerine göre Ocak ve Şubat aylarındaki cari açık rakamı 18,3 milyar dolar oldu. Geçen yıl aynı aylarda açık, salgın nedeni ile duran üretim yani azalan ithalata bağlı olarak 6,4 milyar dolardı. Ancak ekonomide karantinanın bitmesi ve çarkların dönmesi ile ithalat patladı ve açık fırladı.
Dışa bağlı model o kadar kötü bir performans gösteriyor ki, size önce Türkiye ihracatında ilk beşe giren sektörleri ve bunların parasal tutarlarını, sonra da bu sektörlerdeki ithalat rakamlarını gösterelim:
* Motorlu kara taşıtları 25 milyar USD ihracat, 15 milyar USD ithalat, fark lehimize +10 milyar dolar.
* Kazanlar, makinalar, mekanik parçalar da 20 milyar USD ihracat, 30 milyar USD ithalat, fark aleyhimize -10 milyar dolar.
* Demir, çelik 17 milyar USD ihracat, 27 milyar USD ithalat, aradaki fark -10 milyar dolar aleyhimize.
* Elektrikli makinalar 12 milyar USD ihracat, 20 milyar USD ithalat, aradaki fark -8 milyar dolar aleyhimize.
* Plastikler ve mamulleri 10 milyar USD ihracat, 17 milyar USD ithalat, aradaki fark -7 milyar dolar aleyhimize.
Tablo çok net, 2021 rakamlarında sanayinin ithalat yapmadan çalışamadığı ortada. Yukarıda da belirttiğim üzere üretim arttıkça eksi rakam büyüyor, cari açık artıyor.
Bütün bu rakamları yan yana getirirsek, enerji, turizm ve ihracat kayıpları cari açığı 100 milyar dolara taşıyacak.
Açık 100 milyar dolar olursa kurun 15''in altında kalacağını söyleyebilir misiniz?
Açığın yaratacağı ana kur sorununu azdıracak iki gelişmeyi de unutmayalım:
1- Amerikan Merkez Bankası (FED) faizi artırdı. Ama sorun salgında bastığı ve yaklaşık 9 trilyon dolarlık parayı çekmeye başladığında ortaya çıkacak. Bu durum da kuvvetle muhtemel Mayıs en geç Haziran ayında karşımıza çıkacak. Türkiye''de çıkacak yabancı kalmadı demek son derece sığ bir bakış açısı. FED parayı geri çekince küresel manada dolar değerlenince Türkiye''de kur yerinde mi sayacak? Kasanın boş olduğunu, eksi yazdığımızı yukarıda detaylı anlattım. O zaman FED hareketine Lira nasıl karşı koyacak? Faiz artırıp Lira''ya cazibe de katamıyorsanız sonuçta ne olacak?
2- Yabancı yatırımcılar Türkiye''den hâlâ çıkmaya devam ediyor. 2018 yılında 53,7 milyar dolar olan hisse senedi stokları 17,5 milyar dolara indi. Tahvil stokları da 32,2 milyar dolardan 2,2 milyar dolara inerek toplamda 66 milyar dolarlık çıkış gerçekleşti.
Türkiye''ye yabancı yatırımlar gelmiyor, olanlar da çıkıyorsa kurun değerini korumamız nasıl mümkün olacak?
Her yazımızda vurguladığımız, enflasyonun emin adımlarla yüzde altmışa olan yürüyüşü de Lira''ya değer kaybettirecek. Zaten spot kuru alıp enflasyon kadar artırdığınızda 20''nin üstünde rakamlarla karşılaşıyorsunuz.
Cumhuriyet tarihinin en büyük kur atağı ve bağlı olarak enflasyon rakamları ile yüzleşeceğiz. Allah milletin yardımcısı olsun.