Dokunmayın uyusunlar...
İçinde bulunduğumuz hâl beni korkutuyor.. Bir taraftan İlber Ortaylı Hoca'nın söylediği gibi yavaş yavaş "açlık geliyor.." öte taraftan da Akdeniz ısınmış, sular kaynama noktasına doğru yükseliyor.
Daha beride ise Suriye krizi İdlib üzerinden derinleşiyor.
Sanki Birinci Dünya Savaşı öncesinin o ağır bunalımları çağın icaplarına göre yenilenerek ortaya çıkmak için fırsat kolluyor gibi..
Bir taraftan dolar üzerinden süren ekonomik bunalım öte yandan uluslararası siyaset üzerinden yükselen açmazlar üzerimize hücum etmiş durumda.
Ancak bir şey farklı..
İç siyaset..
Türkiye'deki muhalefet Birinci Dünya Savaşı öncesinin ateşinde değil..
O günlerdekine benzemiyor.
Kendisiyle kavga halinde.
"Bizim partiyi kim yönetecek.." derdine düşmüş.
Beni aday gösterdiler mi göstermediler mi?
Benim konumum partide sürecek mi sürmeyecek mi derdinde.
Ülke batmış çıkmış hiç umurlarında değil.
Etrafımız tam ve gerçek anlamda çevrilmiş tam da "ateş çemberine" girmişiz, kimseden ses çıkmıyor..
Tartışmaya bakar mısınız?
Resepsiyona gitti mi gitmedi mi?
Akdeniz ısındı beyler bayanlar. Amerika ve Rusya birbirine gözdağı vermek maksadıyla onlarca gemi gönderdi. Yunanlar, politik ortamı lehlerine çevirmek için manevra üstüne manevra yapıyor.
Kıbrıs Rum Yöntemi, İsrail, Mısır gibi Akdeniz'le ilişkisi olan ülkeleri de yanına alarak Türkiye'yi adanın imkanlarından mahrum bırakacağı fırsatı yaratmaya çalışıyor..
Siz muhalefettekiler sorsanıza: "Ey Türkiye'yi yönetenler, Kuzey Kıbrıs'a deniz üssü kurdunuz mu, kurmadıysanız neden kurmadınız" diye.
Yıksanıza ortalığı..
Onların derdi başka?
Parti kimin olacak?
Resepsiyona gitti mi gitmedi mi?
Ben yoksam parti de olmasın. İnşallah yıkılır ve benim keyfim yerine gelir.
Sonra hep birlikte yakınıyorlar.
"Biz neden iktidar olamıyoruz" diye.
Söyleyeyim: İşte tam da bu mantıkta olduğunuz için iktidar olamıyorsun. Çünkü halk, halinizi görüyor ve size yanaşmıyor..
Kendisine bile faydası olmayan bir muhalefetin ülkeye ne faydası olacak?
24 Haziran seçimlerinden bu tarafa dolar yükseliyor, Suriye'de PKK-PYD güç devşiriyor, İdlib'de oyunlar tertipleniyor, biz Muharrem İnce'yi, İYİ Parti'den istifa eden ve edecek zatı muhteremleri konuşuyoruz.
Halk zamlarla uğraşıyor, bunlar, "benim pozisyonum ne olacak" derdinde.
Peki, ne yapacağız?
Ne olacak halimiz?
Bilmiyorum.
Belki de iktidarın yaptığı gibi, iki durup bir Amerika'ya söveriz. İçimiz rahatlar.
Kendimizde asla kusur görmez, "kusur bizden ırak olsun. Varsa da bizim dışımızda birileri yapmıştır" deriz.
Yahut hep birlikte bazı vatandaşlarımızın yaptığı gibi "doları kahret Allah'ım" duasına çıkarız.
Olmazsa "nasıl olsa Reis çözer" der içimizi rahatlatır gider uyuruz.
Ya batarsak?
"Eh ne yapalım.. Allah'tan geldi" deriz. Olmazsa, "bu alçak dış düşmanlar ülkemizi batırdı der" dövünürüz..
Öyle ya! Başımızdaki iktidarlar hata yapmadığına göre başka kim suçlu olacak?
Ya muhalefet?
Dokunmayın uyusun..