Diyanet’in bildirisi
Diyanet İşleri Başkanlığı, 20-22 Ocak günleri arasında Ankara’da İl Müftüleri İstişare Toplantısı yaptı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in açılış konuşmasının bir bölümünü köşeme taşımıştım. Günümüzdeki hâdiselere telmihen güzel bir konuşmaydı. Ama beklenen soruların cevabı adres gösterilerek verilmeliydi. Ak Partili bir fıkıhçının yolsuzluklara cevaz nitelikteki tartışılan “korkunç fetvası”na Diyanet’ten bir açıklama gelmeliydi. Köşemde iki gün süren yazıda sorduklarımla kalmadım; Ankara’yı aradım. Başkandan halk adına cevap beklediğimi söyledim.
Bir cevap geldi ama bu beni tatmin etmedi. Cevaba itirazım yok... Ancak yazımda da belirttiğim gibi yuvarlak cevap verilmemeli; Kur’ân’da Sünnet’te rüşvetin, yolsuzluğun karşılığı tam anlatılmalı, birilerinin partizanlığı dine âlet ederek yolsuzluğu, hırsızlığı, rüşveti meşru gösterip gösteremeyeceği açık açık yazılmalıydı. Çünkü tartışılan kişi “hocaların hocası” biliniyor ve söyledikleri üzerinde ister istemez duruluyor, sözleri dinî bir karar olarak görülüyor.
Aynı zat, dün bu köşeye taşıdım, yeni bir fetva daha verdi ve hırsızlığın, rüşvetin, yolmanın ortaya çıkarılışının hoşuna gitmediğini “Bana ne derler!” demeden yazdı ve zamanlamaya dikkat çekti. “Yolsuzluk niye şimdi ortaya çıkarılıyor?” Dindar parti”yi yıpratmak için mi?” demeye getirdi. Mezkûr fıkıhçının her kelimesi “din” adına olduğu için “Acaba dinimizde hırsızlığın ortaya çıkarılmasının bir zamanlaması mı olmalı?” diye siz düşünmez misiniz?! Üstelik hırsızlığa, rüşvete, talana bir lâf da yok... Hırsızlık, kayırdığı partiye bağlı olduğu için olsa gerek!
Diyanet kesinlikle partiler üstü kararlar vermelidir.
Diyanet belki sorulmadan bu tür “fetvalar” üzerine yorum yapmıyordur. Şimdi Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın önceki günkü Yeni Şafak’ta çıkan yazısında (fetvasında) Kur’ân ve Sünnet’e göre halkı yanıltıcı bir yan var mıdır? Bu yazıyı yazan (fetvayı veren) zat dinî salahiyetiyle tanındığı için “Var.” veya “Yok.” dense dahi bir cevaptır. İzah etmeyebilirler, delil getirmeyebilirler.
Önceki gün beni Diyanet’ten aradılar, sorularıma cevabı gönderdiklerini belirttiler. Cevap, İl Müftüleri İstişare Toplantısı’nın sonuç bildirisi... Değerlendirmeler 19 maddede toplanmış. 12 puntolu, 1,5 satır aralıklı dört sayfa... Bütün maddeleri bir bir okudum. Ruanda, Orta Afrika, Mynmar ve Suriye’deki Müslümanların dramı dile getirilmiş. (Bu bildiriye bunlar girer miydi, bilmiyorum!). Diyanet’e “özerklik” istenerek “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın din[î] ve ilm[î] özerkliğini teminat altına alacak ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurum statüsüne kavuşturacak gerekli düzenlemeler daha fazla ertelenmemelidir.” denmiş. Siyasetçilerin tasallutunu aşmak için gerekli bir talep ama bu hükûmet, bütün kurumları kendisine bağlıyor, Diyanet, başka iktidarları bekleyecek!.
Ayrıca İslâm’ın “evrensel” rahmet mesajlarından, Müslümanların bugün mezhep, meşrep, cemaat ve hizip tarafgirliğine savrulduğundan bahsedilmiş.
Bildiride, Türkiye’nin bugünkü kaosunu değerlendiren görüşler, bizim sorularımıza cevap gibi gösterilmiş olacak. Bu maddeleri ele alacağız.