Diyanet dış politikaya başladı

Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı ABD ve Ortodoks dünyaya hizmet aracına dönüştürüldü. Diyanet İşleri Başkanlığı, önce bütün basına mesaj çekti; “Başkanımız Cumhuriyet tarihinde ilk kez Fener Rum Patrikhanesi’ne ziyarette bulunuyor” dedi. Ardından ekümeniklik iddiasında bulunan ve Türkiye’yi her fırsatta Batı’ya şikâyet eden Fener Rum Patrikhanesi’nde soluğu aldı.
Patrikhane için büyük kazanımdır bu. Cumhuriyet öncesi Kurtuluş Savaşı boyunca Yunanlılarla işbirliği tescillenmiş, bu sebeple de Kemal Paşa tarafından “fesat yuvası” olarak adlandırılmış bir kuruma verilen büyük tavizdir aynı zamanda.
Kuvay-i Milliyeci din adamlarının kurduğu Diyanet İşleri, Kuvva’nın tam tersine Cumhuriyet kuruldu kurulalı ilk kez taviz vermek için patrikhanenin kapısına gitmiştir.
Tarihte İslam’a ait bir dini kurumun yöneticilerinin, taviz vermek ve bu tavizi ülkede yaşayan tüm Müslümanlara kabul ettirmek için hükümet politikasına uygun davrandığı görülmemiştir. “İlk ziyaretle” bunu da görmüş olduk.
Diyanet İşleri Başkanı’nın davranışlarından ve açıklamalarından çıkan sonuç bellidir: Barack Obama, Nükleer Güvenlik Zirvesi için gittiği Güney Kore’nin başkenti Seul’de bir araya geldiği Başbakan Tayyip Erdoğan ile bu konuyu konuşmuş, işi nasıl çözeriz ve halkı nasıl ikna ederiz meselesinde kalmış. Başbakan Türkiye’ye dönünce Suriye krizi patlak vermiş. Bunun üzerine Obama’ya söz verenler düşünüp taşınmışlar. “Ne yapalım ve nasıl yapalım da tepkileri en aza indirelim” diye.
SSuriye gündeminin ateşi düşünce taktik devreye sokulmuş. “Ruhban okulunun açılması gerektiğini Diyanet İşleri Başkanı söylerse toplumda beklenen muhtemel tepkiler en aza iner. Herkes bunu dini özgürlükler olarak anlar. Sonra da biz devreye girer ve gereğini yaparız.”
İşte bu sebeple işgalcilere karşı direniş gösteren milliyetçi din adamlarının kurduğu Diyanet, AKP iktidarı elinde, ABD nezdinde başkalarına hizmet etmeye başlamıştır. Hatırlarsanız kürtaj meselesinde de hükümetin elini güçlendirecek açıklamalar yapmıştı.
Ne diyor Diyanet İşleri Başkanı?
“Her dine inanan insanın özgürce kendi inancının gereklerini, ibadetlerini yapabilmesinin ve inancına uygun olarak eğitimin çocuklarına verilmesinin, aynı zamanda din adamları yetiştirilmesinin, onların bir hakkı olduğunu düşünüyoruz. Bu ülkede herhangi bir dini topluluğun kendi din adamlarını yetiştirmek için başka ülkelere muhtaç olması, bu ülkenin büyüklüğüne yakışmıyor. Elbette tarihte, tarih boyunca var olduğu gibi aynı şekilde yine kanun ve mevzuat çerçevesinde varlığını idame ettirmesinin, bu ülkenin büyüklüğüne yakıştığını ifade etmek istiyorum.”
Bu cümlelere kimse itiraz edemez. Ancak cümleyi okuyan ve Diyanet’e inanan pek çok Müslüman Türk şöyle anlayacaktır: “Türkiye’de AKP’den önce birileri bütün ceberutluğunu göstermiş, azınlıkların kendi inançlarını yaşatacak din görevlisi yetiştirmelerine mani olmuş. Şimdi Diyanet İşleri Başkanımız bunun düzeltilmesini istiyor. Ne kadar insani.”
Hâlbuki mesele öyle değil. Rum azınlık, kendine özerk bir alan istiyor ve vatandaşı olduğu ülkenin, yürürlükteki yasalarına karşı çıkarak, kapalı kapılar ardında “papaz yetiştireceğim” diyor.
Meselenin bir diğer önemli boyutu da var. O da uluslararası sorun halinde olması. Dikkat ederseniz işin içinde Obama var. Obama görüşme sonrası, “Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılacağı kararını duymaktan mutluyum” açıklaması yapmıştı.
Yunanistan bilerek karışmıyor. Biliyor ki karışsa tüm Türkiye ayağa kalkacak. Bu durumda Diyanet İşleri Başkanlığı bir başka ilki daha gerçekleştiriyor. Dış politika konusu olan alanda, kendi kamuoyunu ikna edici açıklama yapmış oluyor.
Üç aylarda hayır duanızı eksik etmeyin.

Yazarın Diğer Yazıları