Dini değerleri yozlaştırdılar
Değerlerin yozlaşması ve derin güven bunalımıyla karşı karşıyayız. Başta “güven” denilince akla gelen en önemli kurum olan TSK olmak üzere devletin en temel kurumlarına karşı sarsıcı güven bunalımı yaşanıyor. Öncelikle hükümetin kendisi güven vermiyor..
Mesela “ben karşılaştığım bir haksızlığı götürüp Cumhurbaşkanına anlatsam, derdime çözüm bulurum” diyemezsiniz.. Çünkü Cumhurbaşkanı, biçimsel olarak tüm cumhurun başkanı ama özel olarak AKP’nin genel başkanı gibi..
Ötekileştirmeye ve insanları ayırmaya devam ediyor...
Okul başarınıza, KPSS gibi sınav başarınıza güvenerek iş başvurusu yapamazsınız. Daima kalbinizde bir tereddüt vardır.
Niye? Çünkü bir yazılı hukuk var bir de AKP’nin “bizim partiden olacak” uygulaması var. İşin içinde partili listeleri var. Özellikle mülakat sınavlarında işlerin başarıya ve hak edene göre değil, hak etmesine gerek olmadan torpille gerçekleşmesi söz konusu. Dikkat ederseniz işe alım sınavlarıyla ilgili, hükümet son zamanlarda yeni yasalar çıkarıyor. KPSS gibi tarafsız sınav şartını kaldırarak yerine mülakat getiriyor. Niye? Çünkü devlet organlarını ele geçiren AKP iktidarı “şu kadar kişi alıyoruz” diyerek açıkladığı kadroları kendi yandaşlarıyla doldurmayı planlıyor..
Peki, ülkenin masum insanları ne yapacak? Çok basit, kalkıp AKP’ye gelip kaydını yaptıracak..
Yaptırmazsa?
Kendi bilir?
Bu durumda demokrasi, insan hakları, hakkın kendisi, adalet ve benzeri değerler ne olacak? Din, dindarlık, vahiy, hadis gibi ilahi mesajlar nerede işe yarayacak? Kişilerde vicdan yapmayan, davranışa dönüşmeyen, ahlak ve değer üretmeyen din ve dindarlık ne anlam taşıyacak?
Nerede bir haksızlık var, altından badem bıyıklı, çevresinde İslami kimlikli olarak tanınan diplomalı bürokrat çıkıyor. Soruyorum: Bütün ihaleleri, tayin ve nakil işlemleri bu bürokratlar tarafından planlanıp yapılmıyor mu?
Evet!
Peki, hak eden, hak ettiğini neden alamıyor da partili olan, partisiz olandan daha öne geçiyor?
Hani, dindardık?
Hani, Allah’tan korkacaktık?
Bu yozlaşmanın en önemli göstergesi nedir biliyor musunuz? Şudur: Türkiye’de 300’den fazla cemaat, binlerce cami, yüzlerce resmi veya gayriresmî Kur’an kursu var.. Bu kurumlardan ders alan, İslam’ı öğrenen, vaaz dinleyen milyonlarca da insan var.. Doğru mu?
Doğrudur!.
Peki, bana söyler misiniz? Bunca caminin, kursun, cemaatin varlık gösterdiği bir “İSLAM” toplumunda nasıl oluyor da “YOLSUZLUK” iktidara taşınıyor?
Hani, insanlara dinini öğretirsek, hatta şeriat getirirsek, ülkeyi dindarlar yöneteceği için toplumsal adalet gelecek, her şey Allah’ın istediği gibi dosdoğru olacaktı? Hani, kul hakkı yedirilmeyecekti? Hani, Allah’ı üstün tutacaktı bu insanlar? Hani, o hükmeden, yetkili olan kimsenin elinden ve dilinden emin olacaktık? Hani, kendisine verdiğimiz emanet, hıyanete uğramayacaktı? Olmadı.. Kurumlara ve dindarlara güven yerle bir oldu... Türkiye’de dindar geçinen gazetelere, o gazetelerin yazıp çizdiklerine bakın. Haksızlık nasıl da savunuluyor. Hak nasıl da yerle bir ediliyor.