Din-İman meselesi
Alparslan Türkeş'in bir sözü vardır: "İmansız insan ahlâksız olur. Ahlâksız insanla da iki adım ileri gidemezsin."
Türkeş kitabını yazdığım hâlde bu sözünü unutmuşum, demek ki.
Erol Kılınç "Damla Damla Yaşadıklarım"da (Ötüken Yayınları) bu sözü sık vurguluyor. Türkeş'in neden böyle bir söz söylediğini Erol Kılınç kitabında açıklıyor:
"İstanbul'da CKMP'nin Taha Akyol'un başkanlığında kurduğu gençlik kolları dağılmış, ben geldiğimde gençlik kolları olmayan bir partiyle karşılaşmıştım. Türkeş partiye geldiğinde kendisini görmüş, İstanbul'da öğrenci olarak bulunduğumu, İsa Yusuf [Alptekin] Bey'in kâtipliğini yapmaya başladığımı, emirlerini beklediğimi kendisine bildirmiştim. Birkaç ay sonra herhâlde 1968 ilkbahar aylarıydı; Parti, Çemberlitaş'ta Kuduz Hastahanesi'nin karşısına taşınmıştı; Türkeş bana -daha birkaç aylık öğrenci iken- İstanbul gençlik kollarını kurma görevini verdi. Ben tereddüt ettim. Benim çevrem yeterli değil; çok az insan tanıyorum.. falan diyecek oldum; bana: 'Önemli değil, bize çok adam lâzım değil, bize inançlı, imanlı gençler lâzım, sayı kalabalığı değil... İmansız insan ahlâksız olur. Ahlâksız insanla da iki adım ileri gidemezsin."
Erol Kılınç 1945 doğumludur. Milliyetçi Hareket'e ömrünü verdi, desek yeridir. "Damla Damla Yaşadıklarım", hayatın ve Milliyetçi Hareket'in aynası.
Erol Kılınç'ın "iman"dan bahsetmesi, Türkeş'in ısrarla Hareket'in ta başında "iman-inanç" üzerinde durması anlamlıdır.
E. Kılınç, hatıralarında kusurlarını da meziyetlerini de açık açık yazmış. Daha 17 yaşında babasının cenaze namazını, etrafını göz ucuyla takip ederek kılması çok ağrına gidiyor. Dinî muamelat meselesini, ancak üniversite yıllarında kökten hallediyor.
Burada dinî hususlarda sık duruyorum. "Elhamdülillah Müslümanız." diyoruz. Dinî muamelatı bilmek zorundayız, hatta namaz kıldıracak kadar bilmeliyiz. Türkiye'de yaşayan kim olursa olsun bilmelidir. Kahir çokluk Müslümandır.
Saadet Partisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak "Ateistlerimiz de Müslümandır." diyor. Düşününce hak veriyorum. Allah'ı inkâr etsen dahi, çevren seni dinî ahlâkla mücehhez kılıyor. (Kendileri de bunu açıklıyorlar.)
İlk iki çocuğum küçüklüklerinde her şeyi öğrendiler. Üç numarayı da Kur'ân kursuna göndermiştim. Sonra Diyanet'in partizanca tavrı rahatsız edici noktaya gelince göndermekten vazgeçtim. (Evde derse devam!)
Marx'ın "Din afyondur." sözünü bilirsiniz. Geçen gün bir profesör arkadaş (İmam Hatip mezunudur), "Marx çok doğru söylemiş!" deyince şaşırdım. Sonra düşündüm: Diyanet'in dini mi öğrettiğini yoksa din adına afyon mu (uyuşturma anlamına) enjekte ettiğini bilemiyorsunuz.
Dinî vecibelerden uzak durup günaha katlanabilirsiniz, ama öğrenmekten kaçınmayın. Aslında Ocaklara da burada iş düşüyor. Dinî meseleler zamanımızın Diyanet'inin keyfîliğine bırakılmayacak kadar mühimdir!
"Siyasî İslâmcılar"ın "Din budur!" deyip Kur'ân'a mugayir "Türk milleti"ni inkâr etmelerinin önüne geçmenin yolu, "Kur'an-Sünnet-akıl" çerçevesinde, dinimizi bütün veçhesiyle öğrenmektir.
Erol Kılınç Ağabey'in kitabından çıkaracağımız, daha çok dersler var. Yazacağım.