Dikkatler İYİ Parti'de
İYİ Parti''de yaşanan değişim neyin habercisi? Bir dışlama çabası mı, yoksa merkeze yürüyüş mü?
Bu iki soruya cevap vermeden önce şu soruya cevap vermemiz gerekir.
İYİ Parti, ikinci bir MHP mi olmalı?
Değilse ikinci bir BBP mi olmalı?
Eğer mevcut siyasi kimlikleri kopyalayarak yoluna devam edecek ve üçüncü bir MHP kopyası olacaksa tek başına iktidar olabilir mi? Olursa ne zaman olur?
Ucu açık bir soru...
Siyaset bilimci ve kuramcı Daniel Bell, "ideolojilerin sonu" kuramını ortaya atsa da, ideolojiler elbette bitmedi. Türkiye''de birçok yazar ve bilim adamı da "ideolojiler çağının sonundan" bahsediyor. Buna rağmen halâ ideolojiler yaşıyor ve insanları yönetiyor.
Milliyetçiler, liberaller, sosyalistler, muhafazakârlar, bütünüyle teslim bayrağını çektiler mi?
Hayır, çekmediler.
Öyle ise, soğuk savaş sonrası Sovyetlerin dağılmasına bakarak "ideolojiler çağının sona erdiğini" söylemek henüz çok erken.
Birinci tespit bu.
Bu durumda, İYİ parti, elbette kendini var eden ideolojiden kopacak değil ama acaba kitle partisi mi olacak, yoksa başkasının ikinci, hatta üçüncü bir tekrarı mı?
Bu sorunun cevabı biraz da şu soruya verilecek cevaba bağlı?
Kimlik siyaseti mi yapacak, yoksa kimlikleri kucaklayan kucaklayıcı konum siyaseti mi?
Eğer diyorsanız ki "Kimlik siyaseti yapmalı." O zaman her kesimin siyasi partisi olmayı elinizin tersiyle itmeniz gerekecek. Çünkü sizin seçtiğiniz kimliğin karşısında her daim konumlanacak başkaları olacaktır ve onlar tarafından benimsenmeyeceksiniz.
Dini kimlik, etnik kimlik, bölgesel kimlik…
Hangisini seçerseniz seçin, seçtiğiniz kimliğe rağmen, o kimliklerin tamamı size bağlanıp oy vermeyecektir. Tıpkı bütün Türklerin MHP''ye topluca oy vermedikleri gibi. Tıpkı bütün Kürtlerin HDP''ye kayıtsız şartsız oy vermedikleri gibi.
Kimlik siyaseti olmadan toplumunun tümü kucaklayan bir milliyetçilik olamaz mı derseniz cevap bellidir.
Olur!
Ona ulusçuluk diyoruz.
Atatürk''ün yaptığı şey.
Burada kimlik siyasetine benzer ikinci bir belirleyici daha var: İdeolojilere dayalı siyaset. İdeolojiler, doğası gereği, hazır bilgi sunar. Okursunuz, öğrenir ya da ezberlersiniz, bu öğretiye göre zihniniz çok esnemeden çalışır. Bu sebeple ideolojiler arası mutabakat, dolayısı ile siyaset zordur. Gerçi AKP ve MHP ideolojilerini siyasal Makyavelizm''e kurban ettiler o başka. Bu konu iyi bir irdeleme konusudur.
İşte tam bu noktada İYİ Parti, bir taraftan köklerine bağlı kalarak, öbür taraftan da siyasal alanın neresinde durması gerektiğine karar vermek zorundaydı. Ya, MHP ve BBP''nin üçüncü bir tekrarı olacak yahut kendine yeri bir siyasi kimlik (siyasi yol) belirleyecekti. Burada temel belirleyici, elbette toplumsal ihtiyaçlar ve beklentilerdir.
Özellikle AKP''den desteğini çeken seçmen kitleleri ile MHP''den kopanların içine sinecek yer arayışı söz konusu. Buna göre şimdi, şu an, içinde bulunduğumuz süreçte siyasi boşluk bulanan bir tek alan var.
Neresi orası?
Orası, siyasal merkezin sağıdır.
Siyasal merkezden kastımız, içerik (muhteva) değil, siyasal alanın neresinde durulduğunu gösteren konumdur. Tıpkı coğrafi konum gibi.
Toplum kesimlerini temsil eden kitlelerin bütününe bakıldığında, bir siyasi partinin, kendisini genel çoğunluğun görüşüne uyacak alana yerleştirmesidir. Bir çeşit orta noktaya park etmektir diyebiliriz.
Siyasal merkez, radikalizmi sevmez, aşırılıkları sevmez, uyumluluğu, özgürlüğü, toplumsal genel kabulleri yaşatılmasını sever. Orası kültürel ortadır. Bir yönüyle muhafazakâr bir yönüyle aşırılaşmayan milliyetçilik, diğer yanıyla da özgürlük ve demokrasidir.
Böyle olduğu için genel çoğunluğun kucaklayıcısıdır.
Zaten, İYİ Parti tüzüğünde kendini "Demokratik, cumhuriyetçi, milliyetçi" bir parti olarak tanımlamaktaydı. Bu sıfatlar siyasal merkezin içeriğine de uygun düşmektedir.
Sonuç olarak; İYİ Parti veya başkası, sadece ideoloji partisi olarak iktidar olamaz. Öte yandan ideolojisiz parti de olmaz. Şu anda Türkiye''de siyasal talepler merkezde yoğunlaşmış durumda. Merkeze yürüyen ve merkezin beklentilerine doğru cevap veren parti kazanır, çoğunluğun siyasal gücü haline gelir.