Dikkat Paket! Çarpabilir!
Önümüzdeki yıl mahallî seçimler, muhtemelen cumhurbaşkanlığı seçimi, sonraki yıl genel seçimler var. Ak Parti yönetimi bu üç seçimi dikkate alarak adım atacaktır.
Başbakan R. T. Erdoğan, “demokratikleşme” dediği bir paketi yarın açıklayacak.
Bu hükûmetin attığı her siyasî adım, Türkiye’nin birliğinin biraz daha aşınmasıdır; insanlarımızın birbirinden biraz daha ayrışması, uzaklaşmasıdır.
Peşin hükümlü değilim. Hiçbir zaman olmadım. Bütün yazılarım ortada... Ben değil, millî kalemlerin hiçbiri yanılmıyor; kıstaslar sağlam çünkü...
Bakınız, bir hükûmet üyesi (Sanayi Bakanı Nihat Ergün), “paket” açılmadan önce bir gazeteye, kusura bakmasın, sözüm âmiyâne olacak ama, lâf olsun torba dolsun misali konuşuyor:
“Anadilde eğitim talebi bana göre yanlış talep değil. Farklı anadili olan insanlar varsa, devletten bu yönde talep etmeleri doğaldır. Devlet bu beklentilere kulak tıkayamaz. Türkiye bu tür taleplere hor baktı. Etnik kimlik talebinde bulunanı bölücülükle suçladı. Bir müddet sonra bölücüler de bu talepte bulunmaya başladılar. Bölücülerle vatandaşlar aynı talepte bulunabilirler mi? Sonunda öyle olabiliyor. Bu talep özü itibariyle bölücü değildir.” (Bugün, 28 Eylül 2013).
“Anadil” meselesini tarafların görüşleriyle bu köşede günlerce yayınladım. Ayaküstü yorumlanamaz ve bir sınır çizilemez... Bunun mutlaka ilmî izahı gerekir. Nihat Ergun’un yukarıdaki sözlerine bakarsanız, “anadil” her şeyiyle tamam ama birileri horlamış, birileri engellemiş. Mahallî dil konuşanlar, bu ülkenin aslî unsurlarıdır ve her şeyleriyle eşittir. Ayrı statü taşıyanlar gayrimüslim azınlıklardır. Mahallî dille muhavere-muhabere başka, bunun ikinci bir dil olarak kabulü başkadır. Türkiye’de Ak Parti yönetiminin pazarlığa oturduğu PKK, bağımsızlık yolunda olmazsa olmaz şartı olarak “anadilde eğitim”i ortaya atmıştır. Mesele budur. PKK nereden güç alıyor ve AKP yönetimi, tuzağa bile bile niçin düşüyor? O da şu satırlarda saklı:
“Ulusal azınlık Bir devletin ülkesinde ikamet eden ve bundan dolayı o devletin vatandaşı olan, o devlete eskiden beri süregelen sıkı ve sürekli bağlarını koruyan, ayırt edici, etnik, kültürel, dinsel ya da dilsel özellikler gösteren, o devletin ya da o devletin bir bölgesinin geri kalan nüfusundan sayıca az olmasına rağmen, yeterli derecede temsil edilen, kültürleri, gelenekleri, dinleri ya da dilleri dâhil olmak üzere, ortak kimliklerini oluşturan öğeleri hep birlikte koruma kaygısıyla yönlenen kişiler grubu.” (Dr. Aytekin Ersal, Bir Papuççu Muştası Olarak Kürtçe Anadilde Eğitim Meselesi “, Türk Yurdu, S. 313, Eylül 2013).
Türkiye’de aynı kaderi paylaşmış, birbirine kanı kaynamış ve karışmış insanlar için yapılan bir “azınlık” tarifidir bu sözler. Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’nin 1993’te hazırladığı “Ulusal Azınlıklara Mensup Kişiler Hakkında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol”ünde yazılıdır.
Türkiye’de PKK saldırıların şiddetlendiği Turgut Özal döneminin ürünüdür bu tarif ve Avrupa ülkelerinin hiçbiri için geçerli değildir.
Şu paket yarın açıklansın; aynı konuya döneceğiz.