Devrimci milliyetçilik değil bilimsel milliyetçilik
Türk milliyetçiliğinin köklerini “devrimciliğe” bağlamak ve bu açıdan temellendirerek, Cumhuriyet sonrası gelişen Ülkücü milliyetçiği Amerikan emperyalizmi ile ilişkilendirmek, zihnimize kurşun sıkmaktan daha acı ve azap verici bir durum. Aydınlık gazetesinde milliyetçiliğin “devrimci” köklerinden söz eden Doğu Perinçek’in birkaç gün süren yazısının Türk milliyetçileri ile ilgili kısmı, tarihi bir yanılgı değilse, kasıtlı bir suçlamalar dizisinden ibarettir.
Perinçek, 1945 sonrasında “devrimci milliyetçilik” geleneğinin Amerikancı işbirliğine dönüştüğünden söz ederek, milliyetçilerin Atatürk çizgisinden hatta Ziya Gökalp’ten saptığını, ümmetçileştiğini, Atatürk’ün sosyalizme ve materyalizme göndermeler yaptığını, bugünkü milliyetçilerin Kürt’e soğuk baktığını ve komşu ülkelere düşmanlık yarattığını, Kürt’ü, Ermeni’yi kucaklamanın eski bir gelenek olduğunu, Atatürk’ün devrimci sosyalist bir lider olduğunu anlatıyor. Bugünkü milliyetçilerin köklerinden koparak emperyalizme hizmet ettiğini söylüyor.
Perinçek’in bu iddialarının tamamına bir değil birden fazla cevabımız var. Ancak bugün sütunum ölçüsünde birkaç tespit yapacağım.
1. Atatürk sosyalist felsefeden beslenen devrimci bir lider değildir. Bunun için herkes, çok yakından tanıdığı iyi bir Atatürkçü olarak bildiği ve zaten öyle olduğu için teröre kurban giden rahmetli Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın halen çeşitli üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan ‘Siyaset Bilimine Giriş’ kitabına bakabilir. Atatürk sınıfçı bir lider değil, toplulukçu bir liderdir. Onun halkçılığı ile milliyetçiliği bu açıdan tutarlıdır. Her iki kavram da sınıfa değil, tüm topluma yönelik ve kapsayıcıdır.
Ülkücü milliyetçilerin Atatürk halkçılığı ve milliyetçiliği ile çakıştığını anlamak için de Alparslan Türkeş’in ‘Dokuz Işık’ kitabındaki halkçılık, toplumculuk ve milliyetçilik ilkesine bakılırsa Ahmet Taner Kışlalı’nın izahına uyduğunu görecektir.
2. Sosyalizm, kökleri ve kaynakları itibariyle yabancıdır. Hazır bilgidir. Pakettir. Servis edildiği tüm beyinler, bilgiyi yükledikten sonra kendi toplumuna karşı savaşa başlamıştır. Bunun en tipik örneği Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıdır. Atatürk’ün ordusunu, polisini, Jandarmasını emperyalizmin kolluk kuvvetleri ilan ettikten sonra, banka soyup, dağa çıkarak, silahlı mücadeleye girmişler ve sonunda “yaşasın sosyalizm, halkların kardeşliği” diyerek idam olmuşlardır.
Bu yönüyle sosyalizm, kitle kontrol düşünce sistemi olarak kullanılan emperyalist bir ideolojidir.
Türk milliyetçiliğinin kökleri ve temelleri yerlidir. En temel kanıtları Göktürk yazıtlarına kadar gider. Bu sebepledir ki millidir. Türk Milliyetçiliği, sosyolojisini Gökalp’ten, varlığını Türk tarihinden, psikolojisini Türk kültürü ve antropolojisinden almaktadır. Bu bakımdan Türk milliyetçileri devrimci milliyetçi değil, bilimsel milliyetçidirler. Çünkü Türk milliyetçiliğinin sosyolojisinde sınıf bilinci yaratarak toplumsal bütünü bölmek ve belirli bir sosyal çoğunluğun esiri yapmak yoktur. Toplumsal bütünü, toplumun bir parçası gibi algılamadığımız için bizi suçlayabilirsiniz, ancak, bu sizi haklı kılmaz.
Türk milliyetçiliği, antropolojisi ve sosyal psikolojisi gereği kendini algılayabilmek, toplumsal kişiliğini her bir bireyde gerçekleştirmek için “Türkleşmek”; Selçuklu ve Osmanlı köklerinden kopmamak ve sosyal bütünleşmeyi sağlamak için “İslamlaşmak”; “hakiki mürşit” olan bilimsel aklı kullanmak içinde “muasırlaşmak” önermesini getirmiştir. Bu sebepledir ki, Türk milliyetçiliği devrimci köklerden çok bilimselliği önceler.
Bu bilimsellik, Marksizm ve sosyalizmde olduğu gibi ideolojinin kendi kendini bilimsel ilan etmesi değil, önermelerinin bilimsel gerçekle uymasıdır.
3.1945 sonrası milliyetçiler “Kürt’ü dışlar” demek gafletin ta kendisidir. Bir kere Bingöl, Malatya, Muş ve Elazığ gibi illerin en etkin partilerinden biri MHP idi. Eğer 1991’den önceki yayın arşivinize bakarsanız, isim ve adresleri verilerek şehit edilenler arasında Kürt kökenli ülküdaşlarımızı göreceksiniz.
Bitmedi...